Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Şubat 2012 Çarşamba

Güneş'te fırtınalar kopuyor

Güneş





NASA’nın Solar Dynamics Observatory (SDO) uydusu, hafta sonunda Güneş’te yaşanan fırtınaları gözlemledi.


Güneş’in yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını çeken uzay aracının 7 ile 8 Şubat günlerinde 30 saatlik bir süreçte çektiği görüntülerde, Güneş’in yüzeyinde bir girdap gibi hareket eden fırtınalar net bir şekilde görülebiliyor. Plazma fırtınalar, Güneş’in kendi manyetik alanının etkisiyle şekilleniyor.
SDO görevinde yer alan bilim insanları, “Görüntülerde girdaplar çizerek hareket eden plazma, Güneş’in manyetik alanına karşı koymaya çalışırken bu şekli alıyor... Plazma, manteyik alan çizgileri üzerinde gezinerek ilerliyor” açıklamasını yaptı.
Görüntülerde, daha soğuk plazma materyali, parlak arka planda kara noktalar olarak belirtiyor. Çok yüksek mor ötesi dalga boyunda çekilen görüntüler, bu sebeple sarıya kaçan bir renge sahip.

    
 24’ÜNCÜ DÖNGÜ SONA ERİYOR
  NASA, Güneş fırtınasının görüntülerini, SDO’nun görevinin ikinci yıldönümü anısına yayımladı. 850 milyon dolara mal olan uzay aracı, 11 Şubat 2010 tarihinde fırlatılmıştı. Beş yıl boyunca Güneş’i inceleyecek olan SDO, gök bilimcilerin güneş olaylarını daha iyi anlamasına yardımcı oluyor.

Güneş’te yaşanan 11 yıllık döngülerin sonucunda, yıldızın üzerindeki kara lekelerin büyüklüğünde ve sayısında değişim yaşanıyor. Şu an 24’üncü Güneş Döngüsü içinde olan Güneş, faaliyetinin maksimuma çıkması beklenen 2013’te 25’inci döngüye girecek.

http://www.ntvmsnbc.com

Kıyamet Günü Kasası

Kıyamet kasası


Kıyametin tohumları Norveç’e bağlı Svalbard takımadalarında buzların içinde adeta bir Nuh’un Gemisi yaratılıyor.



Küresel Tohum Deposu ile önemli tohumların savaş, doğal felaket gibi durumlar karşısında güvenliğinin sağlanması amaçlanıyor.

Norveç'in kuzeyindeki Svalbard takımadasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen ambar, geleceğin Nuh'un Gemisi işlevi görecek.

Depo, en son bu hafta Suriye’den getirilen 25 bin adet nohut, bakla ve diğer baklagillere ait tohum numunesiyle takviye edildi

2008 yılında kurulan ve Norveç hükümetiyle ‘Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Fonu' (Global Crop Diversity Trust) ve Kuzey Genetik Kaynaklar Merkezi tarafından desteklenen depo, sürekli yeni tohum numuneleriyle zenginleştiriliyor.

Depo, en son bu hafta Suriye’den getirilen 25 bin adet nohut, bakla ve diğer baklagillere ait tohum numunesiyle takviye edildi. Svalbald Küresel Tohum Deposu’nda, resmi açılışının yapıldığı 2008 yılından bu yana depolanan numune sayısı 740 bini aştı. Toplamda 500’er tohum içeren 4,5 milyon numune, yani 2 milyar 250 milyon tohumun depolanması hedefleniyor.










‘KRİZ BÖLGELERİNDE YEDEKLEME ÖNEMLİ'



Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Yediemin Fonu Başkanı Cary Fowler, şu ana kadar depolanan 740 bin tohum numunesinin, dünyanın önde gelen tohum çeşitlerinin dörtte üçüne denk geldiğini tahmin ettiklerini belirtti.

Eski bir kömür yatağının 120 metre kadar içine giren bir sığınak şeklindeki tesis, 27 metre uzunluk, on metre genişlik ve altı metre yüksekliğindeki üç ambardan oluşuyor Fowler, Suriye merkezli Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nden gönderilen numunelerle birlikte, şimdiye kadar elde bulunan tüm numunelerin yedeklendiğini belirtti. Suriye’deki tesisin ülkedeki çatışmalarda zarar görmediğini belirten Fowler, “Suriye’de yaşanan olaylar, bir ülkenin dışında yedekleme çalışmalarının önemini açıkça gösteriyor” diye konuştu. Irak ve Afganistan’daki savaşlarda tohum ambarlarının tahrip olduğuna dikkat çeken Fowler, Mısır’da geçen yıl yaşanan halk ayaklanmasında da bir ambarın yağmalandığını belirtti.

‘KIYAMET GÜNÜ KASASI'
Kıyamet günü kasası diye de anılan Svalbard Küresel Tohum Deposu, küresel ısınma, deprem ve hatta nükleer saldırılara karşı dirençli bir şekilde inşa edildi. Eski bir kömür yatağının 120 metre kadar içine giren bir sığınak şeklindeki tesis, 27 metre uzunluk, on metre genişlik ve altı metre yüksekliğindeki üç ambardan oluşuyor. Şu anki deniz seviyesinin 130 metre üzerinde bulunan depoların, iklim değişikliğine bağlı olarak su seviyesinin büyük ölçüde yükselmesi durumunda bile güvende olacağı hesaplanıyor. İnşasında kullanılan malzemelerin nükleer savaş ya da uçak çarpmasına karşı da dayanıklı olduğu belirtiliyor. Özel soğutma sisteminin yer aldığı tesiste bilimsel tahminlere göre tohumların, çeşidine göre, 55 yıl (ay çiçeği tohumu) ila 10 bin yıl (bezelye tohumları) dayanabileceği öngörülüyor. Eskiyen tohumlar sürekli yenileriyle değiştiriliyor.

Bu yıl depolanan numuneler arasında Ermenistan’daki değişik iklim bölgeleri ile Tacikistan’daki Pamir dağlarından getirtilen buğday da bulunuyor. Yabani tohumlara da çetin hava koşullarına dayanıklılıkları nedeniyle özel önem veriliyor. Yabani tohumların hayatta kalabilmek için çetin olduklarını belirten Fowler, “Kuraklığa karşı direnç ya da haşere ve hastalıklara karşı dayanma gibi karakter özellikleri var. Bu nedenle gelecekte iklime uyum gösteren çeşitler yetiştirme konusunda çok değerli olacaklarını düşünüyoruz” diye konuştu.

Svalbard ambarına en büyük katkı ABD tohum bankasından geliyor. Bu yıl ABD’den, aralarında İnka ve Azteklerin besin değeri yüksek tahıllarından horozibiğinin de bulunduğu 12 bin 801 numune gönderiliyor.

Projenin hedefi, pirinç, mısır, buğday, patates, elma, maniok, hindistancevizi gibi en önemli 21 bitki türünün mümkün olduğunca yediemin ilkesine bağlı şekilde muhafaza edilmesi ve tür çeşitliliğinin sağlanması.



http://www.milliyet.com.tr

Çarpma ihtimali 625'te 1


2011 AG5 


Bilim insanları, geçtiğimiz yıl keşfedilen ve 30 yıl içinde Dünya’ya çarpma olasılığı çok yüksek olan bir asteroiti yakın takibe aldı. Asteroitin, Dünya'ya çarpma ihtimalinin 625'te 1 olduğu belirtildi.

2011 AG5 adı verilen asteroit, yaklaşık 140 metre genişliğinde. Gök bilimciler, 2040 yılına doğru Dünya’ya tehlikeli biçimde yaklaşacağı uyarısı yapılan asteroiti yolundan çıkarmak için çalışmalara başladı bile.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan Dünya’ya Yakın Gök Cisimleri Eylem Ekibi (NEO), yaptıkları hesaplamalar sonucu, 2011 AG5’in Dünya’ya 28 yıl içinde çarpabileceğini tespit etti.
2011 AG5, Ocak 2011’de Arizona Üniversitesi araştırmacıları tarafından tespit edildi. Avrupa Uzay Ajansı’nın Hollanda’da yürttüğü Güneş Sistemi Görevleri Bölümü’nde yer alan Detlef Koschny, “2011 AG5, 2040’ta Dünya’ya çarpma olasılığı en yüksek olan gök cismi... Ancak asteoriti bulunduğu yörüngenin ancak yarısında gözlemleyebilmemiz, kesin matematiksel hesaplar elde etmemizi engelliyor” dedi.
Koschny, “Avrupa güney Gözlemevi gibi kurumları 2011 AG5 hakkına bilgilendiriyoruz... Umuyoruz ki asteoiti takip etmek için bir gün özel bir teleskop kullanmaya başlarız” ifadesini kullandı.
ÇARPMA OLASILIĞI 625’TE 1


NASA’nın California’daki İtiş Gücü Laboratuarı’nda NEO gözlem programını yöneten Donald Yeomans, 2011 AG5’in Dünya’ya çarpma olasılığını 625’te 1 olduğunu belirtti ve çarpışma tarihini 5 Şubat 2040 olarak verdi.

Olası bir çarpışmanın şiddeti hakkında fikir elde edebilmek için çalışmalarına devam ettiklerini belirten Yeomans, “2011 AG5’i yaklaşık 10 aydır gözlemliyoruz. Bu asteroitin yörüngesi ve büyüklüğü hakkında kesin bilgilere ulaşmamız için yeterli değil... Asteroit, 2013-2016 arasında Dünya’dan görülebilecek. Böylece, 2011 AG5’in anahtar deliğine gireceği 2023’e kadar asteoitin yönünü değiştirmek için şansımız olabilir” dedi.
Anahtar deliği, Dünya’ya yaklaşan gök cisimlerinin, yerçekimi kuvvetinin etkisiyle Dünya’nın yörüngesine girdikleri bölgeleri temsil ediyor.
ANAHTAR DELİĞİ HESAPLAMALARI


2011 AG5,  Dünya’ya ilk olarak Şubat 2023’te yaklaşacak. Bu tarihte Dünya ile asteroitin arasındaki mesafe, 0.2 astronomik birime (2.99 milyon kilometre) inecek.

Gök bilimciler, 2011 AG5’in Dünya’nın rotasına girmesine neden olabilecek anahtar deliğinin, 100 kilometre genişliğinde olduğunu düşünüyor.
Yeomans, 2036’da Dünya’ya çarpma ihtimali olan Apophis asteroitinin, 2029’da anahtar deliğine gireceğini ve bu bölgenin, 2011 AG5’in anahtar deliğine kıyasla daha küçük olduğunu belirtti.
Yeomans, “2011 AG5’in rotasını değiştirmek için yapılacak her türlü çalışma öncesinde 2013’e kadar gözlem yapmalı ve en iyi kararı vermeliyiz” ifadesini kullandı.
NASA: TAKİP EDİYORUZ


NEO gözlem programında yer alan NASA yetkilisi  Lindley Johnson, “Bir gözümüz 2011 AG5’in üzerinde... Eylül 2013’ten itibaten asteroiti çok daha iyi gözlemlemeye başlayacağız. Kasım 2015’te ise bu imkanda daha da artacak” dedi.

NASA Başkanı Charles Bolden, 2011 AG hakkında kendilerine yapılan çağrıları dikkate aldıklarını belirterek, “Çarpma olasılığı olan gök cismini çok ciddi bir şekilde ele aldıklarını” ifade etti.
Bolden, 2011 AG5’in gözlemlenmesi için teleskop inşa edilebileceğini ve gök cisminin Kasım 2015’ten itibaren yakından takip edilmeye başlanacağını söyledi ve şu sözleri ekledi: “NASA’nın Deep Impact görevi kapsamında 2005 yılında Tempel 1 kuyrukluyıldızına bir uzay aracı göndermeyi başardık. Altı yıl önce gerçekleitirlen bu görev, hareket halindeki gök cisimlerini vurma başarımızı gösteriyor.” 
http://www.ntvmsnbc.com

17 Şubat 2012 Cuma

Yok olan galaksiden geriye o kaldı!


  Hubble Uzay Teleskobu, ilk kez bir galaksinin merkezinde değil ancak eteklerinde yer alan dev bir kara delik tespit etti. Kara deliğin, cüce bir galaksinin yok olmasıyla oluştuğu düşünülüyor.




HLX-1 adı verilen ve Güneş’ten 20 bin kat daha büyük olan kara deliğin, ESO 243-49 galaksisinden 290 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunduğu belirtildi. 

Hubble, kara deliğin çöküntü çemberinden çok büyük miktarda enerji yüklü mavi ışık saçıldığını tespit etti. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), mavi ışıkların, kara deliği besleyen yıldızlar olduğunu ifade etti. Çöküntü çemberi (veya diski), kara deliğin ağzında oluşan x ışınlarının içine sarmallar çizerek toplanan çok büyük miktardaki gaz ve toz kütlesi anlamına geliyor. 

Bilim insanları, mavi ışıkların yanı sıra, kara deliğin civarında olmaması gereken kırmızı ışıklar da tespit etti. Kırmızı ışıkların, yaklaşık 200 milyon yıl yaşındaki, kara deliğin yörüngesinde gezinen yıldızlar olduğu düşünülüyor. 



KARA DELİK NASIL OLUŞTU


 
Gök bilimciler, HLX-1’in bir zamanlar ESO 243-49 galaksisinin yörüngesinde bulunan cüce bir galaksinin merkezinde oluştuğunu tahmin ediyor. Ancak cüce galaksi zamanla ESO 243-49’a çok yaklaştı ve tüm yıldızlarını kaybetti. Geride, sadece HLX-1 kaldı. 

Astrophysical Journal dergisinde yer alan araştırmaya göre, iki galaksinin çarpışması sonucu bugün kara deliğin etrafındaki yıldızları oluştu. Genç yıldızların yaklaşık 200 milyon yıl yaşında olması, galaksilerin çarpıştıkları zaman ortaya çıktıkları düşüncesini destekliyor. 

HLX-1’in, eskiden üyesi olduğu cüce galaksi gibi aynı sonla karşılaşma riski var. Ancak gök bilimciler, kara deliğin ESO 243-49 etrafında sabit bir yörünge edinerek yok olan galaksinin geride kalan tek parçası olarak varlığını sürdürebileceğini de belirtti. 


www.ntvmsnbc.com

12 Şubat 2012 Pazar

Milyonlarca Yıl Öncesinin İzleri İncelenecek!

Büyük Keşif




Putin Rus araştırmacıları tebrik etti


Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Rus bilim adamlarını, buzu 3 bin 769 metre derinliğinde delip Vostok Gölü'ne ulaşmalarından dolayı tebrik etti.


Rus bilimadamlarının Vostok Gölü'nü keşfetmelerini öven ve bunun son derece büyük bir olay olduğunu ifade eden Putin, araştırmada görevli bilimadamlarına devlet ödülü verileceğini söyledi.
Rusya Arktik ve Antarktik Araştırmalar Merkezi (AARI), 20 yıldan fazla süren delme işlemlerinin ardından Rus ekibin Pazar günü Vostok Gölü'ne ulaştığını açıklamıştı.
Sibirya'daki yüzölçümü 31 bin 722 kilometrekare olan Baykal Gölü büyüklüğündeki Vostok Gölü, Antarktika'nın 150 buzaltı gölünün en büyüğü, en derini, en izole olan gölünü oluşturuyor. Bölgede hava soğukluğu eksi 89.2'ye kadar inerken buranın dünyanın en soğuk yeri olduğu belirtiliyor.

MİLYONLARCA YIL ÖNCESİNİN İZLERİ İNCELENECEK

Bilim dünyası, Vostok Nehri’nden alınacak numunelerin incelenmesiyle, milyonlarca yıl öncesine uzanan iklim koşullarına ve yaşam örneklerine ulaşmayı hedefliyor.

Vostok Nehri, bilim insanlarına Mars’ın yanı sıra, Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu Titan’daki coğrafi ve jeolojik koşulları daha iyi anlama fırsatı verecek.
Rus basını, büyük başarının ardından geçmişte kalan teorileri de yeniden gündeme getirmiş ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazilerin Antarktika’da Hitleri için inşa ettiği üssün gün yüzüne çıkarılacağını öne sürmüştü.

Hitler'in gizli üssü gün yüzüne çıkacak'

Antarktika’daki dondurucu soğuklarda 20 milyon yıllık Vostok Nehri’ne ulaşmaya çalışan Rus araştırmacıların, sondaj çalışmalarını başarıyla tamamladığı bildirildi. Rus basınına göre, çalışma Nazilerin Antarktika’daki gizli üssünü ortaya çıkaracak.


Rusya’nın devlet haber ajansı Ria Novosti, kendilerinden bir haftadır haber alınamayan Rus bilim insanlarının buzul tabakanın 3,7 kilometre derinliğindeki nehre ulaştıklarını duyurdu.
Ria Novosti’nin verdiği haberde, “Rus bilim insanları yerin 3 bin 768 metre derinliğine inmeyi başararak Vostok Nehri’nin yüzeyine ulaşmayı başardı” ifadesi yer aldı.
Rusya Arktik ve Antarktik Araştırmalar Merkezi (AARI) Başkanı Valery Lukin, Rus araştırmacıların Vostok Gölü’ne ulaştıklarını doğrularken, keşfi, “bilinmeyenle karşılaşmak” olarak yorumladı.

Bilim dünyası, dünyanın en eski ve en büyük nehirlerinden biri olan Vostok Nehri’nden alınacak numunelerin incelenmesiyle, milyonlarca yıl öncesine uzanan iklim koşullarına ve yaşam örneklerine ulaşmayı hedefliyor.
Vostok Nehri, buzul katmanın altındaki çok sayıdaki nehir ve göl yatağının birleşmesinden oluşan büyük bir ağı temsil ediyor. Nehrin incelenmesiyle, bilim insanları Mars’ın yanı sıra, Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu Titan’daki coğrafi ve jeolojik koşulları daha iyi anlamayı umuyor.



BİLİM DÜNYASI DOĞRULAMA İSTİYOR

Rusların açıklamalarına rağmen, bilim çevreleri araştırma ekibinin Vostok Nehri’ne ulaştığına dair kesin bilgi istedi.

ABD’nin A&M Üniversitesi’nde okyanusbilimci olan Mahlon Kennicutt, resmi açıklamayı beklemeleri gerektiğini ifade ederek, “Bu kadar sessiz bir açıklama yapılması beni şaşırttı. Ayrıca açıklamayı yapan kaynağın adı belli değil. Ne olduğunu anlamak zor” dedi.
Montana State Üniversitesi’nde ekolojist olan John Priscu ise National Geographic’a gönderdiği mailde, “Vostok Nehri’ne ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda çok fazla spekülasyon var. Resmi bir açıklama beklemek zorundayız” ifadesini kullandı.
Discovery News yazarı Christina Reed, Rus Büyükelçiliği’nin ABD bürosundan kendisine gönderilen e-mailde, Rus araştırmacıların Vostok Nehri’ne ulaştıkları bilgisinin gayri resmi olarak doğrulandığını belirtti. Reed, Rus basınının gelen haberle bir anda Nazi Almanya’sından kalan teorilere sarıldığına da dikkat çekti.

NAZİLERİN GİZLİ ÜSSÜ

Vostok Nehri’ne ulaşılması, Antarktika’da yapılan araştırmalar hakkında geçmişten kalan teorileri de yeniden gündeme getirdi. Bazı çevreler, ABD ve İngiliz araştırmacıların yapamadığını başaran Rusların, 1930’larda Naziler tarafından Antarktika’ya inşa edilmiş gizli üssü ortaya çıkardığına inanıyor.

Bu teoriye göre, İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında, Naziler savaşın sonlarına doğru Güney Kutbu’na giderek Vostok Nehri’nde bir üs inşa etmeye başladı.
Hatta, 1943 yılında Nazi Almanyası’nın Donanma Konutamı Karl Dönitz,“Denizaltı filomuz Führer (Adolf Hitler) için dünyanın diğer ucunda aşılmaz bir kale inşa ettikleri için gurur duyuyorlar”demişti.
Alman donanma arşivlerinde yer alan bilgilere göre, Almanların müttefik kuvvetlere Mayıs 1945’te teslim olmalarından aylar sonra, bir U-530 Kiel limanından Güney Kutbu’na geldi. Anakaraya adım atanların, Hitler’in gizli belgeleri olmak üzere Nazi Almanya’sından kalan birçok eseri Antarktika’ya taşıdıkları öne sürülüyor.
Arşiv kayıtlarına göre ayrıca, bir U-977 denizaltısı Adolf Hitler ve beraber intihar ettiğine inanılan sevgilisi Eva Braun’un DNA’larını Antarktika’ya getirdi. Amaç, Hitler ve sevgilisini klonlamaktı.
Ruslar, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından Antarktika görevlerini gerçekleştiren denizaltıların daha sonra Arjantin’in Mar-del-Plata limanına giderek müttefiklere teslim olduğuna inanıyor.


www.ntvmsnbc.com