Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Ekim 2011 Çarşamba

Paralel Evrenler

   
Paralel Evrenler         

"Paralel Evrenler"   

   "Bu paralel Dünya'da sizin birebir kopyanız yaşıyor olabilir mi"                                      


 Evren”in geçmişte  izini sürerken dinler ve mitlerde dünyamızın dışında başka bir yaşam cennet, cehennem, vs tasvir edilirken, dinlerin dayandığı kaynaklar dünya dışında bulunan bu konumlara belki evrenlere demek daha doğru, güçlü referanslar veriyor.
Bir yanda Matrix’in  Neo’nun aslında içinde bulunduğu dünyasının sanal olduğu onu zihninin bir tezahürü olduğunu, asıl gerçek yaşamın orada olmadığı anlatılırken, aslında dünyanın ne kadar yalan olduğuna ısrarla işaret eden mevlevi dervişleri. Bir tarafta batının fantastik öyküleri, diğer tarafta doğunun mistik öğretileri.. Bu kadar uzak iki kültürel dokunun ortak noktalara işaret ediyor olması düşündürüyor.  Gelelim fizikçileri bu konudaki yaklaşımlarına..  Bunun için maddeyi nasıl algıladığımıza bakmamız gerekiyor.  Madde nedir? sicimlerin titreşimi midir, yoksa atomlardan oluşan statik bir yapı mıdır? Önceleri maddenin sadece atomlardan ibaret bir yapı olduğu iddia edilirken, sicim teorisi ile maddenin küçük sicimlerden oluştuğu iddia edilmektedir. Tıpkı bir gitar teli gibi, teli çeker ya da dokunursanız  titreşir, ses oluşur. Madde de bu sicimlerin oluşturduğu frekanslardan meydana gelmiştir.





Gelelim evrenin yapısına ve başka boyutlara.. Bizim evrenimiz 3 boyutlu (yükseklik, derinlik, en). Mesela masamda bulunan telefonun konumunu kavrayabilmek için onun için 3 nokta belirlemem gerekiyor ancak newton’un bu  3 boyutlu evren teorisi Ensitein’in İzafiyet teorisi ile geçerliliğini yitirdi.  Buna göre “zaman” uzay ve maddeyi ayrılmaz bir bütün olarak düşünülüyordu. Hawking hesaplamalar yaparak 11 boyutun var olduğunu ileri sürdü.         
     Peki , 3 boyutu yukarı aşağı, sağa-sola, öne-arkaya olarak algılayabilirken, 11 boyutu niçin algılayamıyoruz ? Zaman boyutu kozmik büyüklüğe dönüştü, Hawkins’e göre kalan boyutlar ise sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte iç içe geçmiş biçimde kaldığını ileri sürdü. M teorisine göre de evren 2 boyutlu membranlarla kaplı ve onların da 3. Boyutu hiper uzay.. 3 boyutlu maddecikler 4 boyutlu bir uzaya, 4 boyutlu maddecikler 5 boyutlu uzaya  birbirlerine çarpmadan ve fark edilmeden girebiliyorlar. Bizim gözlemleyebildiğimiz evren ise belki de bu hiper uzayda bulunan 3 boyutlu bir membrandır.  Daha büyük boyuttan daha düşük boyuta geçmek mümkün. Şöyle açıklanıyor bu durum, hologramlarda doğru açıdan bakıldığında iki boyutlu bir yüzeyde 3 boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark ediliyor.  Yani daha yüksek boyuttaki bilgiler daha düşük boyuttaki bir yapının içine kodlanıyor.  O halde soru şu, “3 boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir mi ?” Ya da paralel başka bir dünyanın yansıması olabilir mi ? Hawking’e göre evet!
Paralel evrenler kavramını ilk kez ortaya atan Hugh EVERETT paralel evrenin birbirinden bağımsız olduğunu öne sürdü, takip eden dönemlerde Dr Robin HANSON tam aksine paralel evrenlerin birbirlerinden bağımsız olmadığı ve birbirleriyle etkileşimde olduğunu öner sürdü. Astrofizik uzmanı Stephen HAWKING'de başka evrenler olduğunu ve ileri sürüyor. Hawking bu teorisinde bir hiper uzaydan söz ediyor, içlerinde eş izlerimizin/hologramlarımızın bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor. Sonsuz uzaydan kesit alındığında  birbirine paralel olan ve iç içe geçmiş çok sayıda evren. Stephen Hawking beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini evren teorisiyle ileri sürüyor. Ayrıca meşhur çift yarık deneyinde deneydeki fotonun  davranışına etki eden gözlemcinin bilinci neden kendi evrenine etkide bulunmamasının bilincin mikro kozmik düzeydeki evren üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Öyle ya eğer evren hologram tabakası  gibi ise gözlemci de , evreni de bir hologramdan başka bir şey değil ve hologram plakası üzerindeki her nokta bütün plakanın bilgilerini içerir.
Eğer dünyamız bir hologram ise , tüm datalar dünyanın her yerinde aynı olmalı,  yani uzayda aynı anda  I. Dünya savaşı, İstanbul fethedilirken, Mısır piramitleri inşa ediliyor olduğu bulunduğumuz paralel evrenler olabilir. Evrenler bir yana, 4. boyuttaki zaman düzlemi kuranda açıkça belirtilmiş, “tüm zamanlar tek bir an içinde yaratılmıştır”  ip uçları, Hızır ve İlyasın olayı anlatılagelen kadim bilgilerin tamamına bakıldığında çoklu evrenlerdeki kimliklerin var olabileceği ihtimaldir.
Böyle bir durumda aynı kimliğin birden fazla evren bulunabilme ihtimali bir paradoks değil midir? Bir tarafta  bu satırları yazan ben, diğer evrende alışveriş yapıyor olabiliyorsam, varoluşun amacı nereye gidiyor?
Bunun yerine lineer olarak algıladığımız başka bir deyişle Newton’un sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe uzanan “zaman”ı aslında her şey tek bir an içinde var oluyorsa, tüm bunlar asıl 1 tane gerçek evren, diğer olasılıkların oluşturduğu evrenlerin olmasını mümkün kılmaz mı ? Yani tüm yaşantımızda yaptığımız tüm seçimlerin sonuçlarını deneyimliyor olduğumuz evrende, seçenekleri değiştirmemiz halinde diğer olasılıkları deneyimleyebiliyor olabileceğimizin bir kanıtı olamaz mı ?  Bir çok evrende yaşayan ben’in izdüşümleri.. Belki de bunun cevabı diğer evrenlerde neler olduğunu idrak edene kadar kesin olarak verilemeyecek. Einstein, evrenler arasında bir geçiş olasılığını  bir solucan deliği ile gerçekleştirmek mümkün olabileceğini  teorik olarak ispatlamıştır. Adına Einstein-Rosen köprüsü denilen bu yapılarda maddenin başka bir evrene geçişinin ancak hızının ışık hızının üzerine çıkması ile mümkün olabileceği bilim insanlarınca ileri sürülüyor.  Her ne kadar fizikokimyasal olarak tanımlansa da insanın var olduğu yerlerde yani kendi 3 boyutlu evrenindeyken, aklının sınırları ile hayal etmesi, hissetmesi, başka mekanları düşünebilmesi, rüya görebilmesi, duyguları bu 3 boyutlu fiziksel evrenin sınırlarını aşıyor.

   Kim bilir belki zihnin sınırlarını zorlayınca filmlerde görmeye çok alışık olduğumuz zaman yolculukları bedenen değil, zihnen yapmayı çok sıradan olacak.   Belki de sözü edilen tüm olasılıkları aslında deneyimliyoruz ancak farkında olamıyoruzdur.
Yaşadığımız evren gerçek midir, yoksa bir hologram mı ? İşte asıl gerçek bilimsel olarak ispatlanana dek  bir varsayım ve kalben tasdik edilmiş mistik bir olgu  olarak gizemini korumaya devam edecektir.


                                                



                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder