Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Sümerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sümerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Sumerian







"The ancient Sumerians believed that blue eyes were a sign of the gods (statues from 3rd millenium BC)"


  Eski Sümerler mavi gözün tanrıların bir işareti olduğuna inanırlardı (M.Ö. 3. binyıl heykeller)

20 Aralık 2011 Salı

Eski Uygarlıklarda Dil ve Yazı


Eski Uygarlıklar


 Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında bilinen ve sembolün sesi belirlediği ilk yazıyı kullandılar. Bu yazı Akadlar, Elamlılar, Babilliler, Asurlular, Hititler ve Urartuların elinden geçerek değişikliğe uğratıldı ve Fenikelilerde fonetik dil oldu. Fenikeliler kendi alfabelerini çivi yazısından yararlanarak geliştirdiler.
Babillerde bulunan en eski yazıtlar, taş tabletlere kazınarak işlenmiş ve her biri bir sözcük ya da düşünceyi temsil eden işaretlerdir (ideograms). Daha sonra en yaygın yazıt aracı olarak tablet şeklinde yapılan kil oldu. Ardından ideogramlar çivi yazısının hecesel işaretlerine dönüştü. Fakat simgesel işaretlerin bir kısmı varlıklarını sürdürdü ve bunlardan alfabetik sesleri simgeleyen başka işaretler ortaya çıktı.
Fenike Yazısı ve Alfabesi
  Mısırlılar M.Ö. 3100 yıllarında hiyeroglifleri geliştirdiler ve alfabe tipine geçmediler. Bilgi tekeli taş üzerine yazı ve hiyeroglifler merkezindeydi. Mısırlılar M.Ö. 2500 sıralarında ana yazı aracı olarak taş ve ağaç yerine papirüs ve fırça kullanmaya başladılar. Böylece yazıyla iletişim aracında uzay içinde “taşınabilirlilik” kolaylığı sağlandı. Papirüs kütüphaneleri kuruldu. Yazı sanatının bu gelişimiyle katiplik mesleği gelişti. Hiyeroglif önce gerçek objeleri anlattı, ardından fikirler ve heceleri anlatmak için kullanıldı. Mısır yazısı m.ö. iki binlerin ikinci yarısında 24 sessiz harfli alfabeden oluşan Fenike yazısının gelişmesine model oldu. Bu alfabeden Sami oradan da Latin alfabesi oluştu. Yunanlılar M.Ö. 200 yılında hayvan derisinden parşömeni geliştirdiler. M.S. 150′de ilk kez, parşömen, yuvarlak rulo yapma yerine, kitap yapmak için sayfalar içine katlandı. Çin’de, yazılı iletişim aracının geliştirilmesine tekstilden yapılan kağıt eklendi. Tekstil parşömenden daha ucuz bir hammaddeydi ve bu da kağıt üretimi fiyatlarını düşürdü. Sonradan, lambanın siyah isinden yapılan mürekkep yazı biçimine yeni bir tarz kazandırdı. Çinliler M.S. 105′de kağıt ve mürekkep yapmaya başladılar. M.S. 450′den sonra Asya’da “blok basım” kullanılmaya başlandı. 868′de en eski blok basımlı kitap Diamond Sutradır. Katipler ustalıklarını artırmaya başladılar. 8. yüzyılda Bağdat’ta ve 9. yüzyılda Mısırda İslam rejimi kağıt üretimini yaygınlaştırdı. Onuncu yüzyılda kağıt üretimi hızla yayılmaya başladı. Avrupa’da ise, kilisenin egemenliğindeki orta çağlara ulaşıldığında, yazı ve bilim tümüyle kilisenin tekelinde ve kontrol undaydı.
Mısır Papirüsü
Yazıların içeriği ve biçimi
Yazının icadı “zamanı gelmiş olan bir fikir” değil, fakat üretim koşullarının zorladığı bir yenilik-buluştur. Yazının içeriği kaçınılmaz olarak bu yeniliği arayan koşulların gereksinimini giderecek görevi ve içeriği taşıyacaktır. Eski imparatorlukların yazı sistemleri o zamanların kültürel ve mental dünyasını anlamada önemli rol oynadığı belirtilir, fakat yazının gerçek önemi ekonomik, yönetim ve ticaret alanındaki anlamında yatar. Tapınakların geniş kaynakları denetlemeleri gerekliydi; gelirler hesaplanmalıydı; genişleyen kaynak temeli için tek bir kontrol sağlanmalıydı.(Childe, 1967).
Eski İmparatorluklardan kullanılan metinler oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bunların çoğunluğunu siyasal yönetim güçlerinin belgeleri oluşturmaktadır. Babil, Mezopotamya, Hitit ve Asur krallarının yasaları siyasal ve ekonomik ilişkileri, kölelik ve mülkiyet haklarını belirler ve düzenlerler. Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının yazıtlarındaki belgelerde memur raporları, satın alma senetleri, vasiyetler, mübadele senetleri, kral mektupları ve komşu uluslar arasındaki ilişiler, eski imparatorluk düzenlerinin toplumsal yapısı ve ilişkileri hakkında bilgi verirler. Asurluların Harran envanteri adıyla anılan belge, hayvanlar, sulama araçları ve köleleri de içeren ve Asurluların sömürge topraklarını kapsayan bir liste sunar (Diakov ve Kovalev, 1987). Hitit kroniklerinde olduğu gibi tarihsel metinler uluslararası egemenlik ilişkilerini öykülerler.
Yazının ilk gereksinim duyulduğu ve kullanıldığı alan ekonomik konum olduğu için, bu alandaki içerik, malın hüviyeti, mülkiyetin belirlenmesi, imza, mal listesi, malın sınıflandırılması, mübadelenin kaydı, hesap kaydı vb. biçimleri içerir. Yazının sonradan siyasal\dini yönetimde kullanılmasıyla, ekonomik içeriğe siyasal yönetim içeriği de eklenmiştir. Bu içerikleri Anadolu uygarlıklarından kalan yazıtlarda (örneğin tabletlerde) oldukça bol görürüz. İçerik egemenliğin kendini ifadesidir ve egemenlik altındakinin sözü veya istemi yer almaz. Egemenlik altındakilerin istemleri ve davranışları, bu yazıtlarda düzenlenir. Örneğin Hammurabi (m.ö. 1792-1750) yasaları Babil imparatorluğunun kölelik sistemini yasal bir çerçeveye oturtmuştur. Hammurabi yasalarında amaç, örneğin egemen kalabilmek için kölelikte köleliği adil gösteren adalet getirmekti (Erdoğan, 1997a). Anadolu’nun eski uygarlıklarının “yazılı edebiyatı” güç merkezinin kendini anlatımıdır. Mısır’ın en eski egemenlik edebiyatı Piramit yazıtlarıydı. Bunlar firavunların mezarlarının duvarlarındaydı. Bu yazıtlarda firavunun tanrı olduğu tekrar tekrar iletilir. Eski dönemden sonraki edebiyatta yazıtların popülerleştiği görünür: Bu yazıtlarda günün kötülüklerine karşı protestolar, sosyal adalet talepleri, romantik heyecanlar, kadın, şarap ve şarkılar işlenmiştir. Elbette işleyenler Mısır halkı değil, “yazmayı bilen” ve “böyle yazması” istenenlerdir. 

1 Kasım 2011 Salı

"Arkeoloji ve Tarih" bilimlerini etkileyen bu kavramları biliyor muydunuz?

                        Mitoloji ve Efsaneler                                             




Bunları biliyor muydunuz?


1- Temmuz ayının, Sümer çoban tanrısı Dumuzi' nin adından geldiğini...



2- Havva adının, Eski bir mezopotamya dilinde ''yaşatan kadın'' anlamına geldiğini ve bununda kökeninin, Sümer mitolojisinde, hastalık geçiren bilgelik tanrısı Enkiyi tedavi eden 7 tanrıçadan biri olan , tanrının kaburgalarını iyileştiren tanrıça Ninti olduğunu(ninti:kaburga kadını, nin aynı zamanda hayat anlamına geliyor, Ninti aynı zamanda Hayatın kadını, Can veren Kadın anlamına geliyor)


3- Adem kelimesinin, Aramice Adamo, başka bir mezopotamya dilinde Ha-Adamo olarak geçtiğini ve Sümerce de ''Kırmızı toprak'' anlamına geldiğini...

4- Eski Sümer de çok yaygın bir inanış olan ve İbrani dinlerinin de kökeni olan Ay tanrı kültünün, İngilizcede şu an kullanılan haftanın isimlerine etkidiğini..(Monday:Aya tapılan gün, Saturday:Saturn gezegenine tapılan gün, Sunday:Güneşe tapılan gün..)

5- Arap yarımadasında lakabı Allah olan Ay tanrısı SİN'in adının ''Bilgelik Kralı'' anlamına geldiğini...

6- İslamda, Kur'anın Lehv-i Mahvuz da saklandığının kökeninin aslında Sümer mitolojisinden geldiğini...

7- Kuranda geçen Adn cenneti kavramının kökeninin İran Veda inancı olduğunu....

8- Mahşerde insanların üzerinden geçeceği anlatılan Sırat köprüsünün kökeninin İran efsaneleri olduğunu...

9- Arkeoloji ve Tarih bilimlerinin elde ettiği günümüze kadar ki verilere göre, dünya medeniyetinin kökeninin Eski Yunan değil, Eski Yunan'ı da etkileyen Sümer kültürü olduğunu...

10- Sümerlerdeki, tanrılar hiyerarşisinin zamanla,  İslam'da ve Musevilikte cinlere ve meleklere dönüştüğünü....

11- Nuh tufanının kökeninin de yine Sümer mitolojisi olduğunu...(efsaneye göre, tanrılar, insanların çoğalmasından o kadar rahatsız olurlar ki, 4 tanrı karar alıp insanları bir tufan ile öldürmeye karar verirler.. Bilgelik tanrısı Enki, bunu duyunca, Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim'e duvar arkasından tufan olacağını, bir gemi yapıp içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, çeşitli hayvanları ve otları almasını söylüyor..Utnapiştim, gemiyi 7 günde yapar.Sonra tufan başlatılıyor, tufan o kadar güçlü oluyor ki tanrılar bile yüksek yerlere çıkıyor, sonunda 6gün 6 gece süren tufan biter ve gemi Nisir dağına oturur, Utnapiştim üç kuş gönderir.güvercin geri döner, sonra kırlangıç salar, o da geri döner, saldığı kuzgun gelmeyince inip, tanrılara adaklar adarlar...)(tarihi kayıtlara göre mezopotamya da Fırat, Dicle ve bunların birleştiği Şattu'l Arap, sayısız kere taşmış ve yerleşim yerlerini ortadan kaldırmıştır..)

12- Yüksek yüksek Babil kulelerini BAbilliler'in , yıldızlardaki tanrılara ulaşmak için yaptıklarını...

13- Sümer tapınaklarında, tarı namına seks yapan rahibelerin, diğerlerinden ayırılabilmeleri için başlarını örttüklerini, İ:Ö:1500' lerde bir Asur kralının,yaptığı bir kanunun 40. maddesi ile evli kadınların ve dulların da başlarını örtmelerini zorunlu kıldığını, fakat diğerlerinin örtmesi durumunda ceza alacağını...

14- Mekkenin ilk olarak Ay tanrısı Sin'e tapınmak amacı ile yapıldığını...

15- Kabe'nin, Tanrı Sin'e adanmış en büyük mabet olduğunu...

16- Hilal'in Ay tanrısının simgesi olduğunu ve Hilal'in halen İslam ülkelerinin birçoğunun bayrağında yer aldığını...   


Ve anlatılanlara göre tarihin aslında "Sümerlerle" başladığını...




"Kaynak: http://www.sonsuz.us "


29 Ekim 2011 Cumartesi

Sümer Uygarlığı!


Sümerler


    Sümer Uygarlığı bugünkü Irak’ın Mezopotamya bölgesinde günümüzden yaklaşık 4500 yıl önce (M.Ö 3500-M.Ö 2000) yaşamış Mayalar, İnkalar, Aztekler, Mısırlılar gibi üstün zekâsı kanıtlanmış uygarlıklar arasında sayılan önemli bir kültürdür.



  Azeri kökenli arkeolog Zecharia Sitchin Sümerliler üzerinde yaptığı araştırmayı “Genesis Revisited” adlı kitabında değinmiş. Bıraktıkları tabletlerden, yaşadıkları ortamlara kadar her durumu inceleyen Sitchin, Sümer Uygarlığı ile ilgili ilginç iddialarından da bahsediyor. Efsane olarak sayılan olguların bir kısmına da inandığını belirtiyor. Çünkü ona göre şu anki teknolojinin kazandırdığı edinimler, uygarlığın tabletlerinde de yer alıyor fakat bunlar tabletlerde Sümerlilerin inanç olgularından doğan efsanelerin bir sonucu olarak gösterilse de kanıtlanmış.




SÜMERLER

Sitchin her şeyden önce sümer matematiğini anlatmaya çalışıyor. Buna göre altmışlık denen bir sistem var. Dünyasal bir 10 ile "göksel" bir 6'yı temel rakam 60'ı elde etmek için birleştiriyorlar. Anlattığına göre bu sistem bazı yönleriyle bizim şimdi kullandığımız sistemden üstün ama en önemlisi yüzyıllarca matematiği yönlendiren yunan ve roma sistemlerinden kesinlikle üstün. Sümerler kendi sistemleriyle kesirleri bölüyor, milyonları çarpıyor, kök hesabı yapıyor ve sayıların üssünü alıyorlardı. m.ö. 4000 yılında! "hane" kavramı çıkıyor, tıpkı onluk sistemdeki gibi 2_20_200 gibi olabiliyordu. Haneleri 2 veya 120 (2*60) oluyordu ama:) 360 derecelik daire, düzine kavramı falan hala kullanılıyor.

En çok kullandıkları enerji kaynağı "naptha, napatu - yanan taşlar/petrol'dü. Tıpta gelişmişlerdi, onlara göre tıp 3'e ayrılıyordu: bultitu (terapi), şipir bel imti (cerrahi), utri maşmaşşe (efsunlar). En eski kanunları başarılı ya da başarısız doktorların ceza ve ödülleriyle ilgiliydi. Mezopotamya mezarlarındaki iskeletler beyin ameliyatı yaptıklarını kanıtlıyor. En eski mühürlerdeki yılan figürü hala tıp sembolü olarak kullanılıyor. Tekstil, yiyecek, tarım, taşımacılık, mimari gibi alanlarda çok üstün olduklarını anlatıyor.

                                  

                                        




      Bazı önemli bulgular, Sümerlerin akıllı uygarlıklar tarafından ziyaret edilmiş olmaları  ki (annunakiler-gökten yere inenler) bu durumun bahsedilişini yaradılış efsanelerinden öğrenebiliyoruz,geleceği bilmeleri ve insanlığın diğer güneş sistemi gezegenlerine kartallar gibi inmeleri(Ay’ a ayak basmamız) ve astronomik keşiflerde bulunmaları. Sümerlilerin bu çalışmaları günümüzde 60’lı yıllarda aya inilmesi ve 70 ve 80’li yıllarda Mars yüzeyindeki araştırmalarla açıklanabildi. Sümerliler astronomik çalışmalarında gezegenlere şekillerine göre isim verdiler. Uranüs gezegenini çok parlak ve çok yeşil olarak tanımladılar. Bu özellik bilim adamlarınca 1930 yıllardaki ilk keşfinin ardından kanıtlandı. Uygarlık ayrıca Uranüs’ün neden eğik bir yapısının olduğunu da açıklamış. Neptün’ün maviliğinden bahsetmiş olmalarına rağmen günümüz teknolojisiyle mavi gezegen Neptün 1977’de keşfedilebildi. Tabletlerdeki önemli veriler dönemimizdeki uzay araçlarıyla kanıtlandı. Bu ve bunun gibi görmeden veya herhangi bir araçla inceleme yapmadan bilinemeyecek olgulara sahip olabilmeleri; araştırmacıların sürekli “yabancı uygarlıkların etkisinde mi kaldılar yoksa yalnız mıydılar?”,”sayılarının yok oluşu ve geride kalan tabletler dışında önemli kalıntıların kalmayışı kendi tanrılarının bir emri miydi?” gibi soruların üzerinde durmalarına sebep olmuştur.

   Mars’taki araştırmalarda da geçmiş uygarlıkların teknolojik açıdan ileride olduklarını destekleyen bulgulara rastlanmıştır. Bunlardan en önemlisi ise Mars yüzeyindeki insan yüzleri ve İnka şehirlerini andıran Piramitler. Araştırmalar esnasında UFO görüldüğü iddiaları ve hareket eden kartal şeklindeki gölge. Gene efsanevi Maya uygarlığında bahsedildiği üzere Sümerlilerin de ikinci çarpışmanın bir krokisini çizmesi, 12 gezegenden bahsetmesi, Dünya’nın 7. Marduk’un ise 10. gezegen olması ve Plüton’u önceden keşfetmeleri…
Ve akıllara gelen soru şu: sizce bütün bunların hepsi bir tesadüf mü?


SÜMERLERİN SIRLARININ PEŞİNDELER


Sümeroloji'nin Sırrı


Neden Sümerler? 
Neden Urartular, Persler, Romalılar değildi de. Sümerler! Nedeni şudur. 
Sümerlere kadar bilinen tüm insanlık tarihi şunu söyler, insanlar avcı toplayıcı ilkel yaşamın en alt seviyesinde bir yaşam kültürüne sahipken birden bir şey olur. Bir medeniyet mantar biter gibi biter. Sümer Medeniyeti…
Birden biter dedik çünkü hiçbir alt yapısı daha ispat edilmemiş bir medeniyettir. Bir anda sanki gökten inmiş gibi çağının en üst teknolojisine ve bilgisine sahip benzeri olmayan bir medeniyettir bu. Kısaca astronomi, tıp, araç gereç, mekanik bilgisi, sosyal kentleşme kültürü, alt yapısı bugünkü şehircilik anlayışına birebir uyan şehirleri, caddeleri, kanalizasyonları, ev yapıları, düzenli ordusu, adalet mekanizması, mahkemeleri ve daha birçok yaşam standardı… Şimdi yapılan kazılardaki tabletlerin deşifresindeki kamuoyuyla paylaşılan bazı bilgilere göz atalım.

  Sosyetenin varlığı, sabah kahvaltı, öğlen yemeği alışkanlığı ve akşam mönüleri… Som balığı, et şarap, eğlenceye gitmek… Müzik notalarının tümünün ilk defa kullanılması, burç sembolleri de bu medeniyetin ürünü. Sümerceden bir kelime (Adem) çamur demek. 
Bunun gibi birçok kelime eski ve yeni dillere evrim geçirerek girmiştir. 
Şimdi buraya kadar şöyle sorunla biline bilinir. Ne olmuş yani? Olan şu bu medeniyeti birden bire meydana getiren unsur (BUĞDAYDIR) Bildiğimiz buğday. Çünkü bu medeniyete kadar insanlık, avcı toplayıcıdır.

    Oysa bu medeniyet, tarımı ilk uygulayan tarım medeniyetidir. Araştırılan konu, Sümerler bu üst seviyedeki bilgilere nasıl bir anda sahip olup ulaşıp insanlık devrimini sağlamışlardır. 

12 Ekim 2011 Çarşamba

Mısır Piramitleri Hakkında Bilinmesi Gereken Sırlar!

Tutankamon
"Medeniyetlerin ilkelden gelişmişe doğru ilerlediği iddiası evrimcilerin tarihe uyguladıkları bir safsatadır."
  Tarihi kaynaklar ve bulgular evrimci safsatalar ve ön yargılar terk edilerek incelendiğinde karşımıza ileri teknolojiler kullanan medeniyetler çıkmaktadır.
Antik Mısır, Mayalar ve Sümerlerden geriye kalan izler geçmiş çağlarda, elektrik, elektrokimya, elektromanyetik, metalürji, hidrojeoloji, tıp, kimya, fizik gibi bilim dallarının geniş ölçüde kullanıldığına işaret eder.

Eski Mısır'da elektrik verimli şekilde üretilebiliyor ve geniş çapta kullanılabiliyordu. Bağdat pili ve ilk ark lambaları o dönemde kullanılmıştır. Peki Eski Mısır'da elektriğin üretimi bununla sınırlı mıydı?

Mısır tarihi dikkatle incelendiğinde, aydınlatmadaki mükemmellik hemen göze çarpar. Piramitler ve kral mezarlarının koridorlarında hiçbir is kalıntısına rastlanmamıştır. Çünkü bu bölgeler, elektrik kullanılarak aydınlatılmıştır. Rölyeflerde görüldüğü gibi, Mısırlılar kablosuz bir elektrik kaynağı ile yanan ve elde taşınan lambalar kullanmışlardır.

İskenderiye Feneri'nde kullanılan ark lambası da, Antik Mısır'da elektriğin kullanıldığının bir başka delilidir. 24 saat aydınlık olan İskenderiye Feneri'nin ihtiyacı olan enerji ancak düzenli elektrik kaynağıyla sağlanabilirdi.


MISIR PİRAMİTLERİ ALTERNATİF ELEKTRİK ÜRETEN DEV ENERJİ SANTRALLERİYDİ

1
Büyük Piramid'in dışı bir jiletin bile arasından geçemeyeceği kadar sıkı şekilde, beyaz kireç taşıyla kaplanmıştır. Beyaz kireç taşı,magnezyum içermez ve yüksek derecede yalıtkan özelliğe sahiptir. Bu yalıtkanlık özelliği nedeniyle piramidin içindeki elektrik kontrolsüz şekilde dışarı yayılmaz.

2

Piramidin içinde kullanılan taş bloklar elektriği maksimum seviyede iletme özelliğine sahip kristal ve az miktarda metal içeren bir başka tür kireç taşından yapılmıştır. Piramidin içindeki tüneller ise granitle kaplanmıştır. İletken bir taş olan granit, eser miktarda radyoaktif bir maddedir ve tünellerin içindeki havanın iyonize olmasını sağlar.
Yalıtkan bir elektrik kablosunu incelediğimizde, iletken ve yalıtkan maddelerin piramitlerde olduğu gibi aynı sıra ile kullanıldığını görürüz.

3
Piramidin iletken ve yalıtkan yapısı mükemmel bir mühendislik örneğidir. Ancak elektriğin üretimi için bir enerji kaynağına ihtiyaç vardır.

Piramitlerin üzerinde bulunduğu Gize Vadisi,yeraltı su kanallarıyla kaplıdır.Piramitler, arası su ile dolu olan bir kireç taşı kayacının üzerinde yükselir. Yeraltı sularını yüzeye taşırken elektriği de yukarılara ileten bu özel kayaç katmanlarına AKİFER adı verilir.Akiferlerden geçen Nil nehrinin yüksek debili suyu,elektrik akımı üretir. Buna fizyoelektrik adı verilir.


Piramidin yeraltı odaları bu fizyoelektrik yüklü kayacın içine yapılmış granit iletkenlerdir. Bu elektrik akımı, piramidin granitle kaplı yeraltı odalarından üst bölümlere doğru iletilir.Granit elektriği yüksek derecede iletme özelliğine sahiptir.

Piramidin zemininde oluşan elektromanyetik alan konsantre şekilde piramidin üst katmanlarına iletilir. Piramidin en tepesinde yüksek iletkenliği ile bilinen altın bir bölüm bulunur.Bu bölüm günümüzde yerinde bulunmamaktadır. Bu nedenle piramidin tepesi, kusursuz geometrik şeklini kaybetmiştir. Bu altın bölüm, negatif iyonların iyonosfere iletilmesinde etkili rol oynar. Bu şekilde bir akım oluşturulmuş olur.

Peki bir akifer yardımıyla elektromanyetik alanı toprak üstüne iletmek ne işe yarar?

Mısır'da beşbin yıl önce kullanılan bu teknolojinin aynısını 1900'lerin başında elektrik teknolojisinin mucidi olarak bilinen Nikola Tesla,Amerika'da inşa ettiği kulede uygulamıştır.

Alternatif akım, elektrik motoru, radyo, lazer, radar gibi temel elektrik teknolojisinin mucidi olan Nikola Tesla, 1901-1917 yılları arasında inşa ettiği Wardenclyffe Kulesi'nde ses ve görüntüleri eş zamanlı olarak kıtalar arası aktarırken, dışarıdan elektrik kaynağı kullanmamış, hatta kablosuz enerji aktarımı teknolojisini uygulamıştır.

Teslada bu kuleyi bir akiferin üzerine inşa etmişti ve akiferinnegatif iyonlarını kuleye aktarıyordu. Tesla'nın ünlü Vordınkılif Kulesi'nde kullanılan elektromanyetik teknoloji ile piramitlerin inşasında oluşturulan elektromanyetik alan tıpatıp aynıdır. Her iki yapı da negatif iyon üreten ve elektriği kabloya ihtiyaç duymadan aktarabilen sistemlerdir.