Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Kasım 2011 Salı

İş yerinde cep telefonu yasaklanıyor!

Cep Telefonu




"Şirketler artık cep telefonu kullanan çalışanlarının sözleşmesini iptal edebilecek."


  Özel şirketler cep telefonu kullanımını sınırlamaya başladı. Şirketler telefonla dikkat dağıtan çalışanların sözleşmesini iptal edebilecek Cep telefonu melodileri ve mesajseslerinin çalışanları rahatsız etmesi, oyun, fotoğraf, kamera gibi eğlence özelliklerinin verimliliği düşürmesi nedeniyle bazı şirketler cep telefonu yasağı getirmeye başladı.

Şirketler, özel telefon görüşmeleri nedeniyle gürültü ve dikkat dağınıklığına neden olanların iş sözleşmelerini iptal edebilecek.

"İŞ YERİNDE CEP TELEFONU KULLANILAMAZ"

   Askeri alanlar ve okullardan sonra özel şirketler de ceptelefonlarına sınırlama getiriyor. Bu tablo iş ilanlarına da yansımaya başladı. Bazı şirketlerin uyulması gereken ilkeler listesine, "İş yerinde cep telefonu kullanılamaz" kuralı da girdi.

  "SGK ONAY VERDİ"

İş yerlerinde cep telefonu kullanımını yasaklamak isteyen firmalar bunun yasal dayanakları konusunda Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) bilgi istedi.

Şirketler, "Yasaklama hakkımız var mı? diye sordu. SGK, ceptelefonu kullanımını "yasaklama" hakkı bulunduğunu belirterek "Mesai saatleri içinde, işyeri ve iş düzenini bozucu nitelikte özel cep telefonu görüşmelerinin yasaklanması işverenin yönetim hakkı kapsamında değerlendirilebilir" görüşüne vardı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de, bu kapsamda açılan bir davada işverenlerin iş saatlerinde çalışanların özelcep telefonu görüşmelerini yasaklayabileceği hükmüne vardı.



http://www.posta.com.tr

10 yılda hayatımızı değiştirecek 5 teknoloji!

Teknoloji

   "2012 yılına geldiğimizde her şey çok farklı olacak! İşte bunu sağlayacak 5 müthiş teknoloji..."


  Teknoloji geçtiğimiz son birkaç on yılda hayal edemeyeceğimiz kadar evrimleşti ve hayatımızı farklı bir hale getirdi. 

Günümüzün en popüler tüketici elektroniklerinden biri olan mobil cihazlar, hayatımızın her yerine girdi ve inanılmaz bir hızla gelişiyorlar. Peki kendimizi bildiğimiz bileli hayalini kurduğumuz veya bize vadedilen "beyinle kontrol" gibi teknolojiler ne zaman gelecekler? Galerimizde önümüzdeki 10 senede hayatımızı değiştirme ihtimali çok yüksek olan 5 teknolojiyi bir araya getirdik.




Beyinle kontrol edilen bilgisayarlar   

   ABD'li bilgisayar uzmanı Ray Kurzwell'e göre yakın gelecekteki bilgisayarlar o kadar gelişmiş olacak ki, insanların zekasına rakip olacaklar. Kurzwell ve bazı diğer bilgisayar mühendisleri, gelecekte insan aklı ile kontrol edilebilen bilgisayarlardan bahsediyorlar. 

Dean Pomerleau adındaki bir Intel araştırmacısı, yakın zamanda bu olasılıkları desteklemiş ve "Web'de düşünce gücüyle dolaşabildiğinizi düşünün" demişti.



                                Lüks hava yolculuğu

          


                                                 Lüks hava yolculuğu 

     Işınlanma ve zaman yolculuğu şimdilik bir hayal olsa da, hava yolculuğunun geleceğinde önemli yenilikler meydana gelecek. 

Yeni Airbus konseptlerinde hologramlarla donatılmış, tavanı açılabilen, duvarlarının arkası görünebilen uçaklar sergileniyor.


                           Hologram oyunlar



                                                   Hologram oyunlar 

  Oturma odanızda hologram projeksiyonu ile oynayabileceğiniz oyunlar, geçtiğimiz ay Tokyo'nun en çok konuşulan tahminlerinden biriydi. Şirketler,hareket algılama teknolojisinin ötesinde oyuncuların etkileşim kurabileceği sanal nesneler üzerinde çalışıyorlar.
     Sony, bu senenin başlarında ekranın dışında 3 boyutlu görüntüler oluşturmayı başarmıştı. 


                                    Hareketle çalışan cep telefonları



                                      Hareketle çalışan cep telefonları 

   Dokunmatik telefonların etkileyici olduğunu mu düşünüyorsunuz? Gelecekteki cepler dokunuşlar yerine sadece el hareketleri ile çalışabilirler. Bu tür prototip cepler günümüzde mevcutlar.

Bunun yanında origami cep telefonları, katlanabilir telefonlar ve saat şeklini alan telefonlar da var. 
     
              
                                       Kartsız kredi kartları


                                                     Kartsız kredi kartları 

  MasterCard Labs, bu ayın başlarında yeni mobil kredi kartı prototiplerini ortaya çıkardı. Bu prototipler arasındaki çeşitli kartsız ödeme sistemleri, istediğiniz bir ürünü direkt olarak televizyondan satın alabilmenize bile izin veriyor. 

Google da Google Wallet adındaki yeni teknolojisi ile cep telefonlarıyla alışveriş yapmayı mümkün hale getirmeyi planlıyor. Bu yenilikler, zamanla kredi kartlarını tamamen ortadan kaldırabilir.


http://www.chip.com.tr/

Efsane oyun 7. yılını kutluyor!

World of Warcraft

          "Efsane 7. yaşını özel bir hediyeyle kutluyor!"

   World of Warcraft, online oyun severlerin gözünde hiç kuşkusuz en önemli oyunlardan biri. Bundan 7 yıl önce hayatımıza giren bu efsane oyun, şu günlerde 7. yaşını kutluyor. Üstelik Blizzard, bu kutlamalar kapsamında oyunculara özel bir hediye de sunuyor.

3 Aralık tarihine kadar geçerli olan hediyede oyuncular, özel bir kutlama paketine ücretsiz olarak ulaşabiliyor. Paketi kullandığınızda hem özel kutlamalara şahit oluyor, hem de özel bir tabard ve bununla birlikte yüzde 7'lik bir tecrübe puanına sahip olabiliyorsunuz.

Son dönemde kullanıcı sayısında önemli düşüş yaşasa da, World of Warcraft'ın bir efsane olduğunu herhalde kimse inkar etmeyecektir. "İyi ki doğdun WoW" ... 


Resimlerle: WoW: Wrath of the Lich King'den çok özel kareler.... 

MW3′te hile yapanlara şok!

Modern Warfare




  Piyasaya çıktığı günden beri Satışlarıyla muhteşem bir yükselişte olan Call of Duty: Modern Warfare 3′ün başı,  sunucular ve hileci oyuncularla biraz dertte gibi görünüyor.
Infinity Ward’dan Robert Bowling, herkesin oyun deneyimini yerle bir eden bu hileci oyuncuları aradıklarını söylüyor.
Twitter’daki gönderisinde “MW3′de hile, hack’leme veya açık kullanma girişimleri tolere edilmeyecektir.
1600′den fazla kişi atılmıştır. Güncellemeler ise yolda. Lütfen suçluları bildirin.” diyor. Çoklu oyuncu deneyimini dengelemek üzere senelerdir önemli bir çaba gösteren bir oyunda, oyuncuların değişiklikler yapıp avantajlı hale gelmek istemesi, gerçekten üzücü bir durum. Sanırız bu tür oyuncuların kendilerine ait farklı bir alanda eğlenmesi hem kendileri için, hem de para verip hilesiz oyun oynamaya çalışanlar için daha iyi olacaktır.

http://www.teknolojimix.com

Evrimin kayıp halkasının yüzü!

Karabo



             "İki milyon yaşındaki iskelet"


"Güney Afrika'da bir mağaranın içerisinde bulunan iki milyon yaşındaki iskeletin yüzü yeniden oluşturuldu."

 
   Güney Afrika'da bir mağarada keşfedilen ve "Karabo" (Yanıt) olarak adlandırılan iki milyon yıllık 13 yaşındaki bir çocuğa ait iskelet bilim dünyasını şaşkınlığa uğratmıştı. 2008 yılında keşfedilen "Karabo"nun ellerinin insan eline benzerliği şok etkisi yaratırken, bu canlı insanla maymun arasında evrim sürecindeki kayıp halka olarak kabul ediliyor.
Şimdi de John Gurche iki milyon yıl boyunca korunmuş iskeletten yola çıkarak Karabo'nun neye benzediğini ortaya çıkardı.
Milliyet'in haberine göre; Witwatersrand Üniversitesi'nde evrimsel biyoloji profesörü Lee Berger, Karabo'nun elinin daha önce bir benzerinin görülmediğini söylüyor ve ekliyor: 

Gobi Çölü'nde dinozor yuvası bulundu!

Gobi Çölü'nde dinozor yuvası






                         "O kadar çok bilinmeyen var ki"


"Moğolistan'ın güneyindeki Gobi Çölü'nde, içinde 15 yavru dinozorun fosilleri bulunan bir yuva ortaya çıkarıldı."



Tugrikin bölgesinde ortaya çıkarılan yuvanın, yaklaşık 70 milyon yıl önce yaşamış "Protoceratops andrewsi" adlı dinozor türüne ait olduğu belirlendi. Kafasının arkasında büyük bir boynuzu bulunan Protoceratops andrewsi, koyun büyüklüğünde bir otoburdu.
Rodos Üniversitesinden paleontolog David Fastovsky, bir kum fırtınası sırasında kumulların altında kaldığı sanılan yuvadaki yavru dinozorların bir yaşından büyük olmadığı ve boylarının 10 ile 15 santimetre arasında değiştiğini açıkladı.
Şimdiye kadar ilk kez bir Protoceratops yuvası bulunduğunu belirten Fastovsky, keşfin dinozorların yaşamı konusunda önemli bilgi sağladığını kaydetti.

Keşif, "Journal of Paleontology" dergisinin Kasım sayısında yayımlandı.


http://www.ntvmsnbc.com/

19 Kasım 2011 Cumartesi

Fermi Paradoksu "Dünya dışı yaşam"

Fermi Paradoksu


  Fermi Paradoksu, dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder. Evrenin yaşının büyüklüğü ve muazzam sayıda yıldızın varlığı ile birlikte, hayat için Dünya'nın tipik bir gezegen örneği olduğu varsayımı da göz önüne alındığında, Dünya dışı yaşamın yaygın olması gerekir. Bu önermeyi 1950'de bir öğle yemeği sırasında tartışan fizikçi Enrico FERMI, şu soruyu sormuştu: "Eğer Samanyolu dahilinde yüksek sayıda ileri dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait uzay araçları ya da sondalar gibi kanıtlara rastlamıyoruz?"
 
Konunun daha detaylı incelendiği tartışmalar, Michael H. HART'ın 1975 tarihli bir makalesiyle başladı. Bu sebeple paradoks, zaman zaman Fermi-Hart Paradoksu olarak da adlandırıldı. Konuyla ilişkili bir başka soru da "Büyük Sessizlik" olarak bilinir:

"Uzayda yolculuk zor olsa bile, eğer dünya dışı yaşam yaygınsa, en azından bu uygarlıklara ait radyo sinyallerini duymamız gerekmez mi?"
Fermi Paradoksunu, dünya dışı yaşamın var olduğuna ilişkin kanıtları bulmaya çalışarak, ya da böyle bir uygarlığın insan algısının dışında var olabileceğini savunarak çözmeyi deneyenler oldu. Bu çalışmalara karşı çıkanlar ise, zeki dünya dışı yaşamın var olmadığını ya da insanların asla temas kuramayacağı kadar nadir olduğunu savundu.
Hart'ın makalesi ile birlikte, dünya dışı yaşam hakkında bilimsel teoriler ve olası modeller üretmeye yönelik çalışmalar için büyük çaba harcanmaya başlandı. Bu çalışmaların çoğundaki teorik referans noktası Fermi Paradoksu oldu. Bu problemi doğrudan ele alan pek çok bilimsel çalışma yapıldığı gibi, problemle ilgili çeşitli soruların cevapları da astronomi, biyoloji, ekoloji ve felsefe gibi disiplinlerde arandı. Astrobiyoloji alanının ortaya çıkmasıyla birlikte, Fermi Paradoksu ve Dünya dışı yaşamın varlığı sorusu disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmaya başlandı.
(Arecibo mesajının grafik gösterimi - İnsanlığın varlığını uzaylı uygarlıklara duyurmak için radyo dalgalarını ilk kullanışı )
Paradoksun Temeli
Fermi Paradoksu, yeterli büyüklük ve olasılığa rağmen, gerekli kanıtların bulunamamasından kaynaklanan tutarsızlıktır. Paradoksun temel bir tanımı şöyle yapılabilir:
Evrenin bilinen büyüklüğü ve yaşı, teknolojik açıdan gelişmiş durumda olan birçok dünya dışı uygarlığın var olmasını gerektirir. Ancak bu hipotez, destekleyici herhangi bir kanıtın henüz gözlenememiş olması sebebiyle, çelişkili gözükmektedir.
Paradoksun "ölçek argümanı" olarak adlandırılabilecek ilk görüşü, aslında temel olarak sayılardan oluşur: Samanyolu'nda tahmini olarak 250 milyar (2.5 x 1011), gözlemlenebilir evrende ise 70 trilyon milyar (7 x 1022) yıldız vardır. Zeki yaşamın, bu yıldızların etrafındaki gezegenlerin çok küçük bir kısmında ortaya çıktığı varsayılsa bile, sadece Samanyolu galaksisi dahilinde dahi hâlâ varlığını koruyan birçok uygarlık bulunması gerekir. Bu argümanda sıradanlık ilkesi de kullanılır. Buna göre Dünya özel bir gezegen değil, diğer gezegenlerle aynı doğa yasalarına ve etkilerine maruz kalan ve aynı sonuçların elde edildiği tipik bir gezegendir. Bu argümanı desteklemek için Drake Denkleminin kullanıldığı bazı tahmini hesaplamalar da yapılmıştır, ancak bu hesaplamaların ardındaki varsayımların doğruluğu da tartışmalıdır.
Fermi paradoksunun ikinci temel taşı, ölçek argümanında sorulan soruyu yanıtlar: Zeki yaşamın kıt kaynaklarla başa çıkabilme özelliği ve yeni habitatları kolonize etmeye eğilimli olması dikkate alınırsa, gelişmiş uygarlıkların yeni kaynaklar aramaya başlamaları, böylece önce kendi gezegen sistemlerini sonra da çevrelerindeki sistemleri kolonize etmeleri beklenir. Evrenin 13,7 milyar yıllık geçmişinde, Dünya'da ya da bilinen uzayın başka bir yerinde, kolonileşmeye dair kesin veya doğrulanabilir herhangi bir kanıt bulunmadığına göre, ya zeki yaşam oldukça nadirdir, ya da zeki türlerin genel davranışına ilişkin yukarıdaki varsayım yanlıştır.
Fermi paradoksu iki şekilde sorulabilir: İlki "Neden uzaylılara ya da onlar tarafından yapılmış nesnelere burada fiziken rastlamıyoruz?" sorusudur. Eğer yıldızlar arası yolculuk mümkünse, "yavaş" bir yolculuk Dünya'daki mevcut teknolojiyle neredeyse elde edilebilir olduğuna göre, tüm galaksiyi kolonize etmek 5 ila 50 milyon yıl sürecektir. Jeolojik zaman ölçeğinde bile kısa bir zaman dilimi olan bu süre, kozmolojik ölçekte çok daha kısadır. Güneş'ten daha yaşlı yıldızların mevcut olduğu ve zeki yaşamın evrenin başka bir köşesinde daha önce ortaya çıkmış olabileceği düşünüldüğünde, bu soru, galaksinin neden hâlâ kolonileştirilmemiş olduğu şeklinde de sorulabilir. Kolonileştirme uzaylı uygarlıklar için gereksiz ya da istenmeyen bir durum olabilir, ancak yine de galaksinin keşfine yönelik geniş çaplı araştırmaların var olması gerekir. Ancak ne kolonileşmenin ne de keşif araştırmalarının izine rastlanabilmiştir.
Yukarıdaki argüman tüm evren için geçerli olmayabilir, çünkü uzak galaksilere ait zeki uygarlıkların varlığına dair Dünya üzerinde fiziksel kanıtların bulunmayışı, uzayda yolculuk için çok uzun sürelerin gerekli olmasıyla açıklanabilir. Böyle olsa bile paradoks, "Neden zeki yaşamın işaretlerini görmüyoruz ?" şeklinde ifade edilebilir, zira yeterince gelişmiş bir uygarlık, gözlemlenebilir evrenin oldukça büyük bir bölümünden görülebilir. Bu tür uygarlıklar çok nadir olsalar bile, ortaya çıkmaları muhtemel çoğu bölge Dünya'dan gözlenebilir olduğu için, keşfedilmiş olmaları gerekirdi. Ancak şimdiye kadar bu tür bir uygarlığın izine rastlanmadı.
Paradoksun bu iki versiyonundan şu anda hangisinin daha kuvvetli olduğu belirsizdir.
1950'de Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'nda çalışan fizikçi Enrico FERMI, öğle yemeğine giderken iş arkadaşları Emil Konopinski, Edward Teller ve Herbert York ile günlük konular hakkında sohbet ediyordu. Bilim adamları, o günlerde artan UFO raporları ile kaybolan çöp kutularını yağmacı uzaylıların çaldığını gösteren bir karikatür hakkında konuşuyorlardı. Konu daha sonra, insanların gelecek on yıl içinde herhangi bir maddenin ışık ötesi hıza ulaştığını görme ihtimaline geldi. Teller'a göre milyonda bir olan bu ihtimal, Fermi için neredeyse onda birdi. Sonra sohbet başka konularla devam etti ama yemek sırasında Fermi birden bire "Neredeler ?" (ya da alternatif anlatımlara göre "Herkes nerede ?") diye sordu. Bunun ardından Fermi, bazı tahmini rakamlara dayanan hızlı hesaplamalar yaptı (Fermi, temel ilkeleri ve az miktarda veriyi kullanarak yaptığı doğru tahminlerle bilinirdi. Bkz. Fermi problemi). Bu hesaplamalar sonucunda Fermi'ye göre, Dünya çok uzun zamandan beri ve defalarca uzaylılar tarafından ziyaret edilmiş olmalıydı.
Paradoksun Deneysel Çözümü
Fermi paradoksunu çözümlemenin yollarında biri, dünya dışı zekaya dair kesin kanıtların bulunmamasıdır. 1960'tan bu yana bu tür kanıtların bulunmasına yönelik çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. İnsanların henüz yıldızlar arası yolculuk yapacak derecede gelişmiş bir teknolojileri bulunmadığı için bu çalışmalar, çok büyük uzaklıklarda ve ufak kanıtlar üzerinde yapılan dikkatli analizlerle yürütülmektedir. Bu durum sadece, çevrelerini fark edilir derecede değiştirebilen ya da radyo yayınları gibi çok uzaklardan tespit edilebilecek etkiler ortaya çıkarabilen uygarlıkların keşfedilebilmesini olası kılmaktadır. Teknolojik açıdan gelişmemiş uygarlıkların ise, Dünya tarafından yakın gelecekte keşfedilmeleri pek olası değildir.
Bu araştırmalardaki zorlayıcı bir konu da insan merkezci bir bakış açısına sahip olmamanın gerekmesidir. Dünya dışı zeka arayışında bulunmaya çalışılan kanıtlarla ilgili konjektür, genelde insanların yapmakta oldukları ya da daha yüksek bir teknolojiye sahip olsalar muhtemelen yapacak oldukları faaliyetleri içerir. Zeki uzaylılar bu "beklenen" davranışları göstermeyebilir veya insanlar için tamamıyla yeni bazı faaliyetlerde bulunabilir.
Radyo Yayımı
Radyo teknolojisinin ve bir radyo teleskop inşa edebilme kapasitesinin, yıldızlar arası uzaklıklardan tespit edilebilecek etkiler yaratabilecek teknolojiye sahip uygarlıklar için doğal bir gelişme olduğu varsayılır. Örneğin, yeterince duyarlı gözlemciler Güneş Sistemi'ni izleseler, Dünya'daki televizyon ve telekomünikasyon yayınları sebebiyle, G2 sınıfındaki bir yıldız için olağan dışı yoğunlukta radyo dalgalarıyla karşılaşacaklardır. Böyle bir durumda, doğal bir sebebin var olmadığı açıkça ortaya çıktığında, uzaylı gözlemciler Dünya uygarlığını keşfetmiş olacaklardır.
Dolayısıyla, uzaydaki doğal olmayan radyo yayımlarının dikkatlice incelenmesi uzaylı uygarlıkların tespit edilmesini sağlayabilir. Bu sinyaller bir uygarlığın "kazara" yaydığı yan etkiler olabileceği gibi, CETI (Communication with Extraterrestrial Intelligence) tarafından gönderilen Arecibo mesajı gibi iletişim kurma amaçlı bilinçli denemeler de olabilir. Birçok astronom ve gözlemevi genelde SETI yoluyla veya optical SETI gibi diğer yaklaşımları kullanarak, bu tür kanıtları bulmaya çalışmış ve çalışmaktadır.
SETI analizinde onlarca yıl boyunca, birçok aday sinyal yakalanmasına rağmen, anakol yıldızlarından hiçbirinde olağan dışı yoğunlukta ya da anlamlı şekilde tekrar eden radyo yayını bulunamadı. 15 Ağustos 1977'de “ Wow! Sinyali ”, The Big Ear radyo teleskobu tarafından tespit edildi. Ancak Big Ear uzaydaki her noktayı sadece 72 saniye boyunca incelemekteydi ve aynı nokta yeniden incelendiğinde hiçbir şey bulunamadı. 2003'te Radio kaynağı SHGb02+14a, SETI@home analizi ile izole edildi ancak sonraki çalışmalarda bu kaynak büyük ölçüde önemsiz bulundu. SETI'ye ilişkin pek çok teknik varsayım, radyo yayımının mevcut arama teknolojileriyle tespit edilememesine sebep olabilir. Bu varsayımlar aşağıda anlatılmıştır.

(Radyo teleskoplar genellikle SETI projeleri tarafından kullanılmaktadır)
Doğrudan Gezegen Gözlemi
Güneş dışı gezegenlerin tespit edilmesi ve sınıflandırılması, temel astronomik araçlarda ve analiz yöntemlerinde son zamanlarda elde edilen iyileştirmelerin sonucudur. Astronominin yeni bir alanı olsa da - Güneş dışı bir gezegenin bulunduğunu öne süren ilk makale 1989'da yayınlandı - yaşamı destekleyecek şartlara sahip olması muhtemel bir gezegenin, yakın gelecekte bulunabilmesi olasıdır.
Bir Güneş dışı gezegenin atmosferindeki biyotik gazların (örneğin metan ve oksijen) - hatta teknolojik olarak ileri bir medeniyetin yarattığı endüstriyel hava kirliliğinin - spektroskopik analiz yoluyla tespit edilmesi, Dünya dışı yaşamın nihai kanıtı olabilir. Gözlem olanaklarının daha da gelişmesi halinde, insan uygarlığının ürettiği (aşağıda görülen) etkilere benzer kanıtlar da doğrudan gözlenebilir.

(Dünya'nın bileşik gece görüntüsü. İnsan uygarlığı uzaydan tespit edilebilir.)
Yine de,