Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Küresel ısınma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Küresel ısınma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Nisan 2013 Çarşamba

UFO'lar var mı yok mu




"Petrol şirketlerinin UFO'ları örtbas ettiği yeni Komplo Belgeseli geliyor."



 Bazen komplo rüzgarları sizi alıp götürür. "Sirius" adlı bu yeni belgesel de enerji krizini, küresel ısınmayı ve uzaylıları zekice bir çatı altında toplamayı başarıyor.




 Yapımcıların, filmlerinde biraz da olsa uzaylı komploları yerleştirme çabası bile bazı komplo teoricilerini cezbeder. Uzaylı gemilerine yapılan geri mühendislik teknikleriyle fosil kaynaklara alternatif temiz enerji kaynakları ile ilgili bu teoriler ise sizi uçuracak. İşte beklenen trailer:


 



"Videoyu Türkçe alt yazılı olarak da izleyebilirsiniz. "




Orijinal kaynaktan çeviri:  http://bilimvespiritualizm.blogspot.com/   Tarık ALKAN





29 Şubat 2012 Çarşamba

Kıyamet Günü Kasası

Kıyamet kasası


Kıyametin tohumları Norveç’e bağlı Svalbard takımadalarında buzların içinde adeta bir Nuh’un Gemisi yaratılıyor.



Küresel Tohum Deposu ile önemli tohumların savaş, doğal felaket gibi durumlar karşısında güvenliğinin sağlanması amaçlanıyor.

Norveç'in kuzeyindeki Svalbard takımadasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen ambar, geleceğin Nuh'un Gemisi işlevi görecek.

Depo, en son bu hafta Suriye’den getirilen 25 bin adet nohut, bakla ve diğer baklagillere ait tohum numunesiyle takviye edildi

2008 yılında kurulan ve Norveç hükümetiyle ‘Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Fonu' (Global Crop Diversity Trust) ve Kuzey Genetik Kaynaklar Merkezi tarafından desteklenen depo, sürekli yeni tohum numuneleriyle zenginleştiriliyor.

Depo, en son bu hafta Suriye’den getirilen 25 bin adet nohut, bakla ve diğer baklagillere ait tohum numunesiyle takviye edildi. Svalbald Küresel Tohum Deposu’nda, resmi açılışının yapıldığı 2008 yılından bu yana depolanan numune sayısı 740 bini aştı. Toplamda 500’er tohum içeren 4,5 milyon numune, yani 2 milyar 250 milyon tohumun depolanması hedefleniyor.










‘KRİZ BÖLGELERİNDE YEDEKLEME ÖNEMLİ'



Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Yediemin Fonu Başkanı Cary Fowler, şu ana kadar depolanan 740 bin tohum numunesinin, dünyanın önde gelen tohum çeşitlerinin dörtte üçüne denk geldiğini tahmin ettiklerini belirtti.

Eski bir kömür yatağının 120 metre kadar içine giren bir sığınak şeklindeki tesis, 27 metre uzunluk, on metre genişlik ve altı metre yüksekliğindeki üç ambardan oluşuyor Fowler, Suriye merkezli Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nden gönderilen numunelerle birlikte, şimdiye kadar elde bulunan tüm numunelerin yedeklendiğini belirtti. Suriye’deki tesisin ülkedeki çatışmalarda zarar görmediğini belirten Fowler, “Suriye’de yaşanan olaylar, bir ülkenin dışında yedekleme çalışmalarının önemini açıkça gösteriyor” diye konuştu. Irak ve Afganistan’daki savaşlarda tohum ambarlarının tahrip olduğuna dikkat çeken Fowler, Mısır’da geçen yıl yaşanan halk ayaklanmasında da bir ambarın yağmalandığını belirtti.

‘KIYAMET GÜNÜ KASASI'
Kıyamet günü kasası diye de anılan Svalbard Küresel Tohum Deposu, küresel ısınma, deprem ve hatta nükleer saldırılara karşı dirençli bir şekilde inşa edildi. Eski bir kömür yatağının 120 metre kadar içine giren bir sığınak şeklindeki tesis, 27 metre uzunluk, on metre genişlik ve altı metre yüksekliğindeki üç ambardan oluşuyor. Şu anki deniz seviyesinin 130 metre üzerinde bulunan depoların, iklim değişikliğine bağlı olarak su seviyesinin büyük ölçüde yükselmesi durumunda bile güvende olacağı hesaplanıyor. İnşasında kullanılan malzemelerin nükleer savaş ya da uçak çarpmasına karşı da dayanıklı olduğu belirtiliyor. Özel soğutma sisteminin yer aldığı tesiste bilimsel tahminlere göre tohumların, çeşidine göre, 55 yıl (ay çiçeği tohumu) ila 10 bin yıl (bezelye tohumları) dayanabileceği öngörülüyor. Eskiyen tohumlar sürekli yenileriyle değiştiriliyor.

Bu yıl depolanan numuneler arasında Ermenistan’daki değişik iklim bölgeleri ile Tacikistan’daki Pamir dağlarından getirtilen buğday da bulunuyor. Yabani tohumlara da çetin hava koşullarına dayanıklılıkları nedeniyle özel önem veriliyor. Yabani tohumların hayatta kalabilmek için çetin olduklarını belirten Fowler, “Kuraklığa karşı direnç ya da haşere ve hastalıklara karşı dayanma gibi karakter özellikleri var. Bu nedenle gelecekte iklime uyum gösteren çeşitler yetiştirme konusunda çok değerli olacaklarını düşünüyoruz” diye konuştu.

Svalbard ambarına en büyük katkı ABD tohum bankasından geliyor. Bu yıl ABD’den, aralarında İnka ve Azteklerin besin değeri yüksek tahıllarından horozibiğinin de bulunduğu 12 bin 801 numune gönderiliyor.

Projenin hedefi, pirinç, mısır, buğday, patates, elma, maniok, hindistancevizi gibi en önemli 21 bitki türünün mümkün olduğunca yediemin ilkesine bağlı şekilde muhafaza edilmesi ve tür çeşitliliğinin sağlanması.



http://www.milliyet.com.tr

11 Kasım 2011 Cuma

Daha Geç Olmadan!

Küresel ısınma


"Gidecek başka gezegenimiz yok.


Gezegeninize, yaşamınıza ve geleceğinize sahip çıkınız."



"Daha Geç Olmadan"

    Gezegenimizde oyun içinde oyunlar oynanmakta.
Oyunun tasarımcı-hokkabazları birbirinden üstün, birbirinden marifetli. 

Tüm dünyada petrole, nete, televizyona, hazır yiyeceğe, ilaca, kısaca; kültürünün ve gelişkinliğinin elverdiği oranda çeşitli fiziksel, zihinsel ve duygusal objeler, kalıplara ve durumlara alıştırılmış insan kitleleri şakın çaresiz ve korkmuş bir şekilde küresel ısınma, savaş, itiş kakış haberleri arasında savrulup durmaktadır. İnsanlar kime ve neye inanacağını bilmiyor. Her kafadan ayrı bir ses, her yerden ayrı bir isyan yükseliyor. 

 Senaryosunu Nilgün NART'ın yazdığı yönetmenliğini Tarık ALKAN'ın yaptığı ve bir "Ucurum Prodüksiyon" yapımı olan belgeseli izleyebilirsiniz...

                                    


   Herkes ve her şey kendi içinde, kendi hesaplaşmasını yaşıyor. Ve ancak herkes kendisine hesap verebiliyor. 

Ve herkes ancak kendisini anlayabiliyor.

Hiç kimsenin birbirini duymadığı, etrafında dönen kaosundan kimsenin kimseyi gözünün görmediği anlardayız.
Sonuçta biz insanlar zeki bir türün üyesiyiz. Etrafımızda dönen dolaplar içinde neler olup bittiğini anlayabilecek ve bu kargaşanın içinden açıklığa ve feraha yol alabilecek inisiyatife sahip varlıklarız. Yeter ki görelim, anlayalım ve Yol’a çıkalım.

 

Gezegende en büyük hesap-kitap işleri; küresel ısınma etiketi adı altında işleyen çarklarda kargaşalar ve beklentiler olarak yaşanmakta.


Hükümetler, bilim insanları, IPCC, medya, çevre örgütleri; kısaca gezegende yaşayan insanlar; küresel ısınma olup olmadığının ve eğer oluyorsa da sonrasında ne olacağı ve dolayısıyla ne tür önlemler alınacağı ve uygulanacağı konusunda bir karara varamamış durumdadır. Yada tüm bu kurumların bir kararı var ve bizlerin, insanlar olarak bunlardan haberimiz yok.
Küresel ısınma ve felaket haberleri gündemlerimizi kara bulutlar gibi kaplarken, Amerika’dan doğan ekonomik kriz haberleri ve etkileri dalga dalga dünyayı sarmaya ve –uyandırmak için- acı bir şekilde sarsmaya devam ediyor.
Sonuçta İnsanlık; Havva’nın ve Adem’in binlerce yıllık macerasından ve Elma Düşünden uyanmak üzeredir. Çünkü Elma-Dünya tarımı elden yitip gitmek üzeredir. Küresel ısınma insan kaynaklı veya değil, insanlık nüfusunun son 100 sene içinde hızlı bir şekilde artmasından, körüklenen tüketim çılgınlığından ve daha burada sayfalarca yazabileceğimiz nedenlerden dolayı; gezegenimizin; ekolojik dengesine, üzerinde yaşayan canlılarına, denizlerine ve bitki örtüsüne aşırı derecede zarar verilmiş ve gezegen tüketilmiştir. Üstüne üstlük; insanın bizzat kendisinin de gezegenin ekolojik sistemine bağımlı olmasına, gezegen üzerindeki canlılardan beslenmesine rağmen gezegene tüm bu saydıklarımızı yapabilmiştir.

İnsanoğlunun huyudur; ben yapmadım demesini adet edinmiştir. Fakat gezegende olan tahribata sesimi çıkarmadığımız her seferinde, yok olan türleri geri getiremediğiniz her kayıpta, gezegende insanın vahşeti yüzünden ölen her canlıda, kullandığımız ve tabiata zarar veren her üründen ve bunların üretim modellerinden v.s…..v.s…sorumluyuz. (tüketim alışkanlığınızı değiştirmediğiniz sürece) .
Aslında sorumluluğumuz basitçe kendimiz-iz. Çünkü olan her birimizin yaşamlarına ve üzerinde yaşadığımız gezegenimize olmakta.
Durum bu ise henüz ……”daha geç olmadan” gezegeni ve yaşamlarımızı dengeleyebilmek için; dünyamız ile ilgili daha net bir ANLAYIŞA kavuşmak durumundayız.
Ancak ve ancak net bir anlayış ve neler olduğunu kavrayış bizleri; içinde bulunduğumuz ataletten ve kaoslardan güvenle çıkaracaktır. 
İşleyiş olarak insanın zihni; neler olduğunu anladığında çözümler üzerine odaklanabilir. Anlamak aynı zamanda olanların kabulunu ve teslimiyetini getirir. Çekişme ve kaos biter. Çünkü olan olmuştur. Sorumlularda gezegende olduğuna ve aynı akıbete üç aşağı beş yukarı zaman diliminde uğrayacağına göre, gezegenimiz, yaşamlarımız geleceğimiz ve çocuklarımız için elimizden bir şey geliyorsa yapma NİYETİNDE oluruz. Çözümlere odaklanıp, çözümleri ortaya çıkarabilir, uygulamaya koyabilir, uygulanması konusunda sivil topum örgütleri ve yola çıkan diğer insanlarla birlikte çalışabiliriz.

Sonuçta; küresel ısınma insan kaynaklı veya değil; gezegenin ve insanlığın tükenişinde, küresel ısınmayı birileri kendi çıkarlarına alet ediyor veya insanlığı bir yerlere sürüklüyor gibi gizli kapaklı oyunları seyrederken ve faillerini bulmaya çalışırken; aynı zamanda “daha geç olmadan” gezegen ve yaşamlarımız için de harekete geçecek anlayışa ulaşabiliriz.

Belkide oyun içindeki oyun; Doğru yöne bakmamızı engellemek için oynanan şaşırtmaca oyunudur. Biz yine de biraz ilkel olup gezegenimizin ve insanlığın verdiği alarm sinyallerine güvenmeyi öğrenmeliyiz ve olanı sinyallerden anlamalıyız.
Sonuçta; küresel ısınmayı en iyi açıklayan; fosil yakıt kaynaklı teori nedenlerini de içinde barındıran ve ısınmanın nedeni olarak uzaydan gelen gama ışınımlarını ve güneş patlamalarını ve neticesinde dünya çekirdeğinin hareketliliğini ileri sürerek inceleyen araştıran bir tezini ispata çalışan SEKAR John/Velikovsky-TEORİSİdir. Küresel ısınmadaki her şeyin teorisi gibi bütün nedenleri için alan ve anlamlandırarak, insanlara bütünsel bir bakış açısı sunan bir teoridir. (Bu teoriye göre tehlike yeryüzünde insanoğlunun gezegene yaptığı tahribatla birlikte uzayda ki gama ışınımından gelmektedir. İncelemenizi tavsiye ederiz)

İnsanlar son yılarda televizyondan akan cehalet yayınları ile o kadar etkisiz hale getirildi ki halen bir tepsi içinde ver öküzün boynuzlarında yaşıyor olduğumuzun sanrısına kapılabiliriz. Çeşitli şişirilmiş absürt haberler gündemimizden düşmezken ve hayat bir kutunun içinde bize yaşatılırken, uzayda; ışık hızıyla bilinmedik bir yöne hareket halinde olan bir gezegende olduğumuzu unutabiliriz. Sonuçta gezegenimiz Samanyolu Galaksisinde, Güneş Yıldız Sistemindeki 3.gezegendir.

Ne acıdır ki; bütünsel ve yüksek bakış açısını unuttuğumuzda; gezegenimiz ve yaşamımız da biz fark etmeden yanı başımızdan akıp geçecektir.

Dünya Gezegeni; barındığımız, karnımızı doyurduğumuz, güzel günlerimizi yaşadığımız, muhteşem güzelliklerini seyre daldığımız, ailemizle çocuklarımızla güzel günlerimizi paylaştığımız, bizi besleyen ve bize YAŞAM sunan bir Yuvadır.
Dünya bizim Yuvamızıdr.
Ve Bütün insanlar ayrımsız bizim Ailemizdir. Çünkü aynı gezegende yaşıyoruz.
Dünya üzerindeki bütün canlı türleri de varoluşumuzu paylaştığımız, varlık türleridir.

Gidecek başka gezegenimiz yok.
Gezegeninize, yaşamınıza ve geleceğinize sahip çıkınız.


Yazan Nilgün Nart
25.03.2009 / Istanbul /Turkiye


www.kuresel-isinma.org
www.nilgunnart.net        ve      
"Ucurum Prodüksiyon"


6 Kasım 2011 Pazar

İklim senaryoları


                 

                      İklim senaryoları


 



 Alman İklim Hesaplama Merkezi binasının dördüncü katında iki düzine bilgisayar yan yana dizilmiş. Hepsi kocaman, siyah ve gürültülü...."


 

    Güney Afrika’nın Durban kentinde 28 Kasım'da başlayacak olan Dünya İklim Konferansı için hazırlıklar sürüyor. Hamburg'daki Alman İklim Hesaplama Merkezi de konferansa katılacak kurumlardan biri. 


  Küresel ısınmayı engelleyecek küresel önlemlerin ele alınacağı buluşmada, araştırmacılar da bilimsel çalışmaları doğrultusunda tahminlerini ve gelecek senaryolarını anlatacak. Hamburg’daki Alman İklim Hesaplama Merkezi’nde de (DKRZ) 2009 yılından beri kullanılan süper bilgisayarlar sayesinde kaydedilen verilerle farklı iklim senaryoları canlandırılıyor. Gelecekte ortaya çıkabilecek olası iklim modellerinin simülasyonu bu merkezde yapılıyor.
Alman İklim Hesaplama Merkezi’nde çalışan herkesin, binanın dördüncü katına çıkmasına izin verilmiyor. Bilgi – işlem uzmanı Niklas Röber, iklim senaryolarının canlandırıldığı bu bölüme girebilen kişilerden biri. Röber, burada dünyanın en hızlı elektronik beyinleri olarak bilinen süper bilgisayarlarla çalışıyor.
Alman İklim Hesaplama Merkezi binasının dördüncü katında iki düzine bilgisayar yan yana dizilmiş. Hepsi kocaman, siyah ve gürültülü. Toplam 25 kilometre uzunluğundaki kablolar da bu bilgisayarların çeşitli bölümlerini birbirine bağlıyor. Bu bölüm sıkı güvenlik önlemleri ile korunuyor.
İki kat altta ise çalışanlar, bilgisayarlarının başında çeşitli iklim modelleri ve süper bilgisayarların hızla ürettiği verilerle iklim senaryolarının nasıl canlandırılacağı üzerinde çalışıyor. Bölüm yöneticisi ve deniz bilimcisi 25 yaşındaki Joachim Birkam, başında durduğu bu yüksek kapasiteli bilgisayarların neler yapabileceğini anlatıyor: “İklim araştırmaları, aslında yalnızca süper bilgisayarların simülasyonları sayesinde yapılıyor. Çünkü yeryüzünün üzerinde bu tür deneyler yapamıyoruz. İklim bilimi, sınırsız şekilde hesaplamaya ihtiyaç duyulan nadir bilim dallarından biri. Almanya iklim araştırmaları konusunda iyi bir konumda. Almanya, iklim hesaplamaları yapan bu özel bilgisayarlara çok para yatırdı. Bunu yapan az sayıda ülke var. Bu olmasaydı araştırmacıların çalışma olanakları çok sınırlı olacaktı.“
Süper bilgisayarlar iklim araştırmacılarına büyük olanaklar sunuyor. İklim modellerine ilişkin hesaplamalar yapılırken atmosfer ve okyanusların dışındaki pek çok faktör de dikkate alınabiliyor. Örneğin buzda, arazide, bitkilerde ya da rüzgârdaki değişimler, gelişimler gibi. Alman İklim Hesaplama Merkezi uzmanlarından Niklas Röber, iklim konferanslarında izleyenlerin tüylerini üperten iklim modelleri üzerinde çalışıyor. Güneşin sönmesi halinde neler olabileceğini gösteren bir senaryoyu gösteren Niklas Röber, böyle bir durumda enerji, ışık ve ısı ihtiyacımızın karşılanamayacağı, her şeyin hızla soğuyup, birkaç ay içinde de buza dönüşeceğini söylüyor.“
Dünyadaki araştırmacılar da Alman İklim Hesaplama Merkezi’nin veri bankasına başvurup kendi iklim modellerini olası değişikliklere göre bu süper bilgisayarlar aracılığı ile hesaplatabiliyor. Merkezdeki veri bankasının yöneticisi Michael Lautenschlager bunun çok karmaşık bir görev olduğunu söylüyor:
“Şu anda BM Dünya İklim Konseyi’nin raporu için küresel simülasyonlar hazırlıyoruz. Beşinci rapor 2013-2014’de açıklanacak ve bunun için uluslararası hesaplamalar yapılıyor. Raporda yer alacak iklim modeli ve olası sonuçları bizim bilgisayarlarımızla hesaplanıyor.“
Tüm sonuçlar, iklim modelleri ve hesaplar daha sonra karşılaştırma yapmak üzere arşivleniyor. Merkezde aynı zamanda bir nevi ‘veri kütüphanesi’ oluşturuluyor…





16 Ekim 2011 Pazar

Küresel ısınma depremleri tetikliyor!

Küresel ısınma

New Scientist bilim dergisinin yayınladığı araştırmaya göre küresel ısınma yeni deprem ve volkanlar oluşmasına neden olmuyor.      Ancak küresel ısınma nedeniyle eriyen buz kütleleri yerkürede değişimlere neden olup zaten yaşanması beklenen sarsıntı ve volkanların tarihini erkene alıyor.

Atmosfer, okyanus ve ayaklarımızın altındaki toprak, tüm dünya sisteminin bir parçasıdır. Birbirleriyle etkileşirler ve birinde bir tedirginlik bir diğerinde bir değişikliğe yol açabilir. Havayı üreten ve iklim değişikliğini tetikleyen gazlar tabakası, jeosfer olarak adlandırılan topraklarımızı etkiler. Chi-Ching Liu ve meslektaşları tarafından Nature'da 2009 tarihli bir makale, iklim değişikliği ve depremler arasındaki ilişkiyi kısmen açıkladı. 

   BM tarafından kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), küresel ısınmanın doğal felaketlerin üzerinde yarattığı etkilerin özellikle  araştırılacağı özel bir birim kurulacağını açıkladı.


Riskli bölgeler arasında Türkiye'de var!
     Amerikan New Scientist bilim dergisi, Türkiye’yi de ilgilendiren konuyla ilgili bugüne kadar gerçekleştirilen araştırmalardan oluşmuş özel bir dosya hazırladı.
Buna göre küresel ısınma yeni deprem ve volkanlar oluşmasına neden olmuyor. Ancak küresel ısınma  nedeniyle eriyen buz kütlelerinin yerkürede değişimlere neden olup zaten yaşanması beklenen sarsıntı ve volkanların tarihini öne alıyor. Araştırmaların gösterdiği ise fay hattının üzerindeki buz tabakası ne kadar büyükse fayın hareketinin o kadar yavaş olduğu yönünde.
Eriyen buz kütleleri nedeniyle yükselen deniz seviyesi ise faylarda ve ayrıca  yerkürenin katmanlarındaki enerji ve stresi artırıyor. Bu sırada buz kaybı kara parçası altında bulunan fayların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yükselen deniz seviyesi ise kıyıya yakın olan ve bir deprem beklenen fay hatlarında gerginliği artırdığından deprem zamanını öne çekiyor.
Bu durumun tehlike oluşturduğu bölgeler arasında Türkiye de gösterildi.

Alaska

Kuzey Anadolu, ABD’deki San Andreas ve Y. Zelanda’daki Alpin fay hatlarında küresel ısınma nedeniyle depremin daha erken gerçekleşebileceği ifade ediliyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu, önümüzdeki 100 yılda deniz seviyesinde görülecek her hangi bir  artışın, erken depremlere yol açabileceğini bildirdi. Uzmanlar bu duruma örnek olarak Alaska’da yaşanan buz kaybını, 2003 ila 2006 arasında, bu bölgede yaşanan küçük çapta depremlerde ki sayının artmasına neden olduğunu belirtiyor.


Kürsel Isınma ve Küresel İklim Değişimine Karşı alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi İçin Yapılan Uluslararası Toplantılara İlişkin Önemli ve Kronolojik Açıklamalar

Konu ile ilgili Birleşmiş Milletler raporu, Fransa'nın başkenti Paris'te yapılan Hükümetlerarası İklim Değişiklikleri Paneli'nde açıklanmıştır.
Raporda küresel sıcaklık artışı ile yaşanacak olası etkiler şöyle  özetlenmektedir.
+2 derece: Su sıkıntısı başlayacak

Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

+ 5 derece: Denizler 5 m. yükselecek
Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek stokları tükenecek.

+ 6 derece: Göçler başlayacak
Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.

Kadınlar su bulamadıkları için saçlarını kestirecekler,
Okyanuslarımız çölleşecek,
Kuraklık yaşanacak,
Okyanuslardan aktarımla içme suyu elde edilecek,
Suda yaşayan bazı hayvanlarımız(kutup ayısı ,fok balığı vs.)Tırmanacak buz bulamayacaklar yüzmekten yorulup ölecekler,
İnsanlar 50 yaşındayken susuzluktan 85 yaşında gibi gözükecekler,
Bebeklerin sakat doğma olasılığı artacak.