Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ağustos 2012 Cuma

İnsan evriminde yeni yüz!

Homo rudolfensis



40 yıl süren çalışmaların ardından, 40 yıl önce Kenya'da bulunan hominin kafatası insan evrimine yeni bir yüz olarak eklendi.



Paleoantropolog Meave Leakey 1972'de, Turkana Gölü'nün doğusunda bulunan Koobi Fora kazı alanında yeni bir insansı türüne ait olduğunu düşündüğü bir kafatası bulmuştu. Koobi Fora 1960'lardan beri kazılan ve bugüne kadar birçok farklı insansı türünün bulunduğu ünlü bir kazı alanı. 1972'den beri bu fosilin farklı bir takson mu yoksa bilinen taksalardan birindeki çeşitlilik mi olduğu sorusunu cevaplamak için yeni fosiller bulmaya çalışan ekip, Nature'da yayınlanan bir makaleyle çalışmalarının işaret ettiği sonuçları duyurdu.
Homo rudolfensis’in ismi, ilk fosilin bulunduğu Turkana Gölünün eski ismi olan Rudolf Gölü’nden geliyor. Bölgeye ilk gelen Avrupalıların Avusturya-Macaristan Prensi Rudolf anısına verdikleri bu isim, Kenya bağımsızlığını kazandıktan sonra değiştiriliyor ve bölgedeki en büyük aşiret olan Turkana ismini alıyor. Fosilin ismiyse sabit kalıyor.


2 milyon yıllık bu kafatasının büyük bir beyne sahip olduğu anlaşılıyordu, bu da onu bizim de dahil olduğumuz Homo cinsinin bir üyesi yapıyordu. Ancak uzun, düz suratı ve bazı başka detaylar onu,Homo'nun o dönem bilinen iki diğer üyesinden farklı kılmaktaydı. Bu sebeple bu kafatasının sahibine Homo rudolfensis denildiyse de Doğu Afrika'da 2.3 ila 1.4 milyon yıl önce yaşamış olan Homo habilis'in sıradışı bir bireyi olabileceği ihtimali hep vardı.


Önce 2008'de iyi korunmuş bir halde, bir çocuğa ait orta yüz kemikleri ve dişler bulundu. Bu ufak kafatası tıpkı 1972'de bulunan H. rudolfensis'inkine benziyordu. H. habilis'te bulunan çıkık üst çenenin aksine düz bir yüze sahipti. 2009'da bulunan iyi durumdaki bütün bir alt çene ise araştırmacılara çok daha kapsamlı bir bakış kazandırdı çünkü 1972'de bulunan ilk örneğin alt çenesi bulunamamıştı. Bu çene kemiği ile H. rudolfensis'in u-şeklinde bir damağa sahip olduğu, köpek dişlerinin H. habilis'inkinden farklı konumlandığı ve kesici dişlerin büyüklüklerinin farklı olduğu görüldü. Bu da H. habilis ve H. rudolfensis'in kayda değer miktarda gelişimsel farklılık gösterdiği anlamına geliyordu.


Bu bulgular H. rudolfensis'in, H. habilis ve H. erectus ile birlikte Koobi Fora bölgesinde yaşayan üçüncü hominin türü olmaya hak kazandığı anlamına gelebilir. Kaliforniya Üniversitesi'nden paleoantropolog Tim White, H. habilis'e ait çok az fosil bulunduğuna dikkat çekse de, bulgular bölgede H. erectus haricinde iki ya da üç taksa daha olduğuna işaret ediyor. Ancak bu durum yeni soruları da beraberinde getiriyor. Bu üç tür aynı yerde aynı zamanda beraber yaşadıysa birbirleriyle yaşam alanları ve yiyecekleri için nasıl bir rekabet içerisindeydiler? Farklı diyetlere mi sahiplerdi, farklı hayat tarzları mı vardı, taş aletleri farklı şekillerde mi kullanıyorlardı? Şimdi bu soruları cevaplamak üzere yeni hipotezlerin ortaya atılması gerekiyor.


Sonuç olarak kimi palaeontologlar mevcut verilere göre insan evrimini şöyle özetliyor: Taş alet yapan ilk türler olan Homo habilis ve Homo rudolfensis 2-2,5 milyon yıl önce Afrika'da evrildiler. 1,8 milyon yıl önce bu iki türün birinden, daha büyük beyinli, hem de daha gelişkin taş aletler yapanHomo ergaster / erectus türü evrildi.


Homo habilis, Homo rudolfensis ve torunları Homo erectus, bir süre Doğu Afrika'da yan yana yaşıdılar. Daha sonra ilk iki türün soyu tükenirken, Homo erectus'un bir kolu da Asya'ya yayıldı.


Günümüz insanı ise 200 bin yıl önce, Afrika'da yine bir Homo erectus popülasyonundan evrildi ve dünyaya yayıldı. Bu arada Neandertal ve Homo floresiensis gibi başka insansı türleri, bilinmeyen sebeplerden yok oldular.


    

    Bu tablo, insan evriminin doğrusal değil, çok daha karmaşık bir süreç olduğunu, Homo cinsine ait çok sayıda türün zaman içinde evrildiğini ve yokolduğunu doğruluyor. Uzmanlar ayrıca, insan evrimini Avrupalı bir erkeğin bir şempanzeden evrimi olarak yansıtan ünlü resmin de, yalnızca toplumsal mesaji itibariyle değil, bilimsel olarak da sakat olduğunu vurguluyorlar.


Kaynak:


New Fossils Put Face on Mysterious Human Ancestor, ScienceNOW.


İlgili makale:


Meave G. Leakey, Fred Spoor, M. Christopher Dean, Craig S. Feibel, Susan C. Antón, Christopher Kiarie & Louise N. Leakey, New fossils from Koobi Fora in northern Kenya confirm taxonomic diversity in early Homo, Nature, 2012
http://haber.sol.org.tr

7 Ağustos 2012 Salı

Feng Shui


Feng Shui 




Kısa Kısa Feng Shui

   Feng Shui, çevrenizdeki pozitif enerjinin, davranışları yönlendirdiğini savunan eski Çin öğretilerinden biridir... 

     
  Bu öğretiye göre, işyerinizde ve evinizdeki eşyaların yerleşimi, bu yerlerdeki enerji dağılımını etkileyerek, sizin mutluluğunuzu, başarınızı ve sağlığınızı etkiliyor. 
     
     Bu eski öğretiye, dünyanın her yerinde pek çok kişi inanıyor ve eşyalarının yerleşimini bu öğretiye göre yapıyor. Konu ile ilgili pek çok kiyap yayımlanmış. Bunlar, zaman zaman en çok satan da olmuşlar. Örneğin: Lilian Too'nun kitapları.
     
     Aslında Türk geleneklerine uygun yerleşim biçimlerinin çoğu, Feng Shui kurallarına da uygun. Burada aklımıza, geçmişte belki onların bizden etkilenmiş olabileceği bile geliyor. Ama kim bilir?
     
    İşte pozitif enerjiyi arttırdığı söylenen bazı Feng Shui kurallarından iş hayatına uygulananlardan bir bölümü:
     
     Yüzünüz her zaman kapıya dönük olacak şekilde oturun. (Misafir gidilen yerlerde bile tavsiye edilir.) 
     
     Otururken arkanızı duvara verin. (Sırtınızı sağlam bir yere dayayın.) 
     
    Ofisinizdeki güç noktasını bulun. Burası, giriş kapınızın en uzak çaprazıdır. Masanızı buraya yerleştirin. 
     
     Yüzünüz duvara dönük olarak oturmak zorundaysanız, duvarı genişlik veren bir manzarayla veya su manzarasıyla kaplayın. 
     
    Oturduğunuz yerin arkasına bir dağ resmi koyun. (Çin'de Feng Shui isimli bir dağ vardır. Feng; rüzgar, Shui; su anlamındadır.) 
     
     Odanızda kırmızı renkli bir eşya bulunsun. Kırmızının yoğun kullanıldığı bir resim de olabilir. 
     
     Açık değil, kapaklı kütüphane ve dolaplar seçin. 
     
     Duvarların birleştiği köşeleri, taze bitkilerle örtün. 
     
     Hiçbir zaman önünüzde görüşü kapatacak bir kolon bulunmasın. Zorunluluk halinde, kolonu arkanıza alın. Bir kirişin altında da oturmayın. 
     
     Odanızda, cam kenarlarında olsa bile kaktüs bulundurmayın. 
     
     Pencereniz diğer binaların keskin köşeleri gibi hoş olmayan görüntülere bakıyorsa, perde kullanarak bu görüntüleri engelleyin. 
     
     Ofisinizde sekiz köşeli ayna bulundurmayın. 
     
     Uzun bir koridorun sonunda oturmaktan kaçının. Oturmak zorundaysanız, koridor girişini ışıklandırın. 
     
   Çiçekleri, odanızın güneydoğu tarafına yerleştirin. Yapma çiçek kullanabilirsiniz; ama, kurutulmuş çiçekler kullanmayın. 
     
     Masanızdaki dosyalar, yüzünüzün görünmesini engellemesin. Masanızın orta bölümünü her zaman boş tutun. 
     
     Müşterilerin ödeme yaptıkları yer (yazar kasa), dükkanınızın güneydoğusunda olsun. 
     
     Arka tarafı bir tuvalet olan duvarın önünde kesinlikle oturmayın. 
     
     Duvarların aynalarla kaplanması, genellikle satışları ikiye katlar. 
     
   Yaratıcı enerji, parlak ve aktif renklerle gelir. Ofisinizi renkli resimler, bitkiler ve parlak ışıklarla süsleyin. 
     
    Düzgün geometrik şekilli odalarda oturun. Mümkün değilse, girinti çıkıntıları ayna kullanarak azaltmayı deneyin. 
     
     Çalışanları yüzleri birbirlerine bakar şekilde oturtmayın. 
     
     Bilgisayarınızı, telefonunuzu, ve hesap makinenizi batı ya da kuzeybatı yönüne yerleştirin. 
     
     İçinde su bulunan araç gereçleri veya resimleri arkanıza almayın. Yüzünüz hep onlara bakmalı. Dağ ve yüksek bina resimlerini ise, yüzünüzün baktığı yöne asmayın. 
     
     Yüksek tavanlı binalar, şans getirir. 
     
     Cam veya sağlam görünüşlü olmayan merdivenler, parayı ve şansı kaçırır. Cam kapılarda olduğu gibi. 
     
   Giriş kapınız cam ise, tam karşısı (resepsiyon masasının arkası) duvar olmalı. Giriş kapınızın tam karşısına bir saat koymayın. 
     
     Patronunuza, doğum gününde bile kesinlikle kırmızı çiçekler göndermeyin. Diğer renkler olabilir. Ama, mümkünse sarı çiçekleri tercih edin. 
     
     İşyerinize her zaman ön kapısından girin. 
     
     Yeşil renkli giysiler, güçlü enerji sağlarlar. Beyaz renk giysiler ise, otoriteyi çağrıştırır. 
     
     Çantanızı siyah renkli ve metalik anahtarlıklı olanlardan seçin. 
     
     Hiddetlendiğinizde, hiddetinizi yavaş konuşup, derin nefes alarak yok edin. 
     
     Toplantılarınızı yuvarlak veya elips masalarda yapın. 
     
     Cam mobilya kullanmayın. 
     
     Çalışma yerleriniz bol ışıklı olmalı. Sarı ışıklar, güneybatı ve kuzeydoğu, beyaz ışıklar kuzeybatı ve batı yönlerden gelmeli. 
     
     Patronsanız, mutlaka kuzeybatı yönünde oturun. 
     
     Hafif sesli bir müzikle çalışın. Müzik enerji demektir. 
     
     Ofisinizi vahşi hayvan resimleriyle süslemeyin. 
     
     İşyerinizde çalışan kadın ve erkek kişiler, eşit sayıda olmasa bile, bir denge içinde olmalılar.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Vatan Hiperstore 3 Ağustosta Eskişehir'de açılıyor!

                                      VATAN HİPERSTORE ESKİŞEHİR


     


    
     Yenilikten vazgeçmeyen ve de ödüle doymayan Vatan, mağazalarına bir yenisini daha ekliyor. Önce çalışanının gönlünü alan ve bu anlamda da bir sürü ödüle layık görülen Vatan Bilgisayar, eğitimli, bilinçli personeli  ve de müşteri memnuniyeti politikasıyla şimdi de Eskişehir'de yaşayanları teknolojiyle buluşturuyor. Açılışa özel %25 indirimiyle "TÜRKİYE'DE TEKNOLOJİ ARTIK LÜKS DEĞİL" çağrısıyla 3 Ağustos 2012'de Eskişehir'de açılıyor.









Yazan: Nilüfer ALKAN

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Cehenneme açılan Kapı!





 İlk bakışta, bir bilim-kurgu filminden dramatik bir sahne gibi gözükebilir...


Ama Karakum Çölü kalbinde bulunan bu dev yangın deliği uzaydan dünyaya yapılan bir saldırı sonrasında da oluşmuş  değil!
Türkmenistan'da Derweze şehrinin yakınlarında bulunan  ve orada yaşayan halkın tabiriyle  'Cehennem'in Kapısına'   hoş geldiniz...










   Sovyet jeologlar 1971 yılında bölgede sondaj ve doğal gaz dolu bir mağaraya denk geldiler.

Ama sondaj kulesi altındaki zemin 70 metre çapında bir delik bırakarak çöktü. 
Deliğin zehirli gazların açığa çıkmasına neden olacağından korkan ekip deliği yakmak için karar verdi. 


  Bu ateşin sönmesini ve günlük yakıtın bütün kullanımı umuluyordu, ancak gaz bugün hala yanıyor. Alevler Derweze'de, yaklaşık 350 nüfuslu bir köy çevresinde kilometrelerce öteden görülebilen altın bir parıltı oluşturuyor.
Nisan 2010'da ülkenin cumhurbaşkanı, Gurbanguly Berdimuhamedow, deliğin bulunduğu bölgeyi ziyaret ederek, deliğin kapatılması gerektiğini emretmiş. Ancak bu durum bugün halen devam ediyor. Karakum Çölü Türkmenistan'da 350,000 km2'lik bir alanı kaplar.  Çölde önemli miktarda doğal petrol ve doğal gaz rezervi bulunmaktadır.


                 





Çeviri: Nilüfer ALKAN



Gözle yazı yazılacak!


  Fransız bilim adamları göz kaslarını kullanarak bilgisayarda yazı yazabilmenin yolunu buldu.






  Fransa’da Pierre ve Marie Curie Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmada optik illüzyonları araştıran bilimadamları göz kaslarını kullanarak yazmanın yolunu keşfettiler.

Prestijli bilimsel araştırma kuruluşu CNRS’in direktörü Jean Lorenceau, kollarını ya da ellerini iletişim kurmak için kullanamayanların hayatlarını kolaylaştırabilecek buluş için “Bu ucu olmayan bir kalemle resim çizmek gibi” dedi.

DAKİKADA 30 HARF

Pilot, sürücü ve cerrahlar için görsel kontrol sistemlerinde de kullanılması planlanan aletle özel eğitim almış kişiler göz kaslarını hareket ettirerek bir bilgisayar yazılımı aracılığıyla yazabiliyorlar.



  Sistemdeki harfler ve rakamlar kişinin görsel hafızasından yola çıkılarak şekilleniyor. Denekler göz hareketlerini bilgisayar ekranına aktaran küçük kızılötesi kameralar aracılığıyla dakikada 20 ila 30 harf yazabildiler. Daha önceki yıllarda bilimadamları elektrotlar aracılığıyla beyin dalgalarını kullanan deneklerin harf seçerek yazı yazmasını sağlamıştı.




Kaynak: Milliyet




27 Nisan 2012 Cuma

Satürn'ün halkasında esrarengiz cisimler

Satürn
         

Bilim insanları, Satürn’ün halkalarından birine zarar veren, esrarengiz cisimler keşfetti.

Satün’ün “F halkası”nda tespit edilen cisim, NASA’nın Cassini uzay aracı tarafından çekilen fotoğrafta ortaya çıktı. Uzay aracının çektiği fotoğraflarda, Satürn’ün en dıştaki halkası olan F halkası üzerinde ilerleyen, yaklaşık bir kilometre uzunluğunda cisimler görüldü.

F halkasında gezinen gök cisimlerinin, hareketleri esnasında buz parçacıklarını da hareketlendirdikler ve tıpkı jetlerin gökyüzünde arkalarında bıraktığına benzeyen bir iz ortaya çıkardıkları fark edildi. Gök bilimciler, F halkasındaki serseri cisimlerin geride bıraktığı izleri “mini jetler” olarak adlandırdı.

Londra’nın Queen Mary Üniversitesi’nde gök bilimci olan ve Cassini görüntüleme ekibinde yer alan Carl Murray, Space.com’a, “Bence F Satürn’ün en tuhaf halkası. Son tespitler bu halkanın sanıldığından çok daha hareketli olduğunu gösteriyor... F halkası bir kilometreden, 150 kilometrelik Prometheus uydusuna kadar birçok gök cisminin yer aldığı bir yer. Bu cisimlerin her biri görülmeye değer bir görüntü ortaya çıkarıyor” dedi.





NÖBETÇİ UYDULAR
F halkası, Satürn’ün iki uydusu, Prometheus ve Pandora’nın gözetimi altında. Bu iki uydu, halkanın içinde ve dışında kıvrılarak hareket ediyor. Bazı zamanlarda, iki uydu F halkasını düzensizleştiriyor ve ortaya “kar topları ve kanallar” çıkıyor. Bilim insanları, buz parçalarından oluşan bu kar tanelerinin, uzun süre hayatta kalmayı başararak F halkası üzerindek kayan cisimler haline geldiğini düşünüyor.

F halkası, Satürn’den 140 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Halkanın üzerinde gezinen cisimlerin, saatte yaklaşık 6.4 kilometre hızla halkayla çarpıştığı tespit edildi. Bu düşük hıza rağmen, çarpışmaların ardından geride 40 ila 180 kilometre uzunluğunda izler kalıyor.

Cassini görüntüleme ekibinden bir diğer isim Nick Attree, “F halkasının çevresi yaklaşık 550 bin kilometre. Mini jetler halkaya kıyasla çok ufak kaldığı için tespitleri çok zor oluyor... Cassi’nin çektiği 20 bin fotoğrafı inceledik ve uzay aracının sadece yedi yıllık gözleminde bu esrarengiz gök olayını 500 defa tespit ettiğimizi memmnuniyetle söyleyebilirim” ifadesini kullandı.

SATÜRN’ÜN SIR HALKASI
F halkası, Güneş Sistemi’nin en büyük ikinci gezegeni olan Satürn’ün çok sayıdaki halkası arasında en esrarengizi kabul ediliyor. Voyager uzay aracı tarafından 1980’li yılların başında tespit edilen F halkası, uzun yıllardır gök bilimcilerin içinden çıkamadığı özellikler barındırıyor.

Cassini ekibinden Carolyn Porco, “Voyager, iki uydunun çobanlığını yaptığı, parlak, dar bir yörünge koridorunda yer alan bir halka keşfetti... Prometheus ve Pandora’ya o zamandan beri ‘çoban uydular” da denir.... Ancak F halkasının şaşırtıcı özelliği sunduğu karmaşaydı. Başı boş cisimler, örgülü yapılar, kendi başına beliren şeritler, F halkasına tanımlanması zor bir görüntü veriyordu... On binlerce fotoğrafı inceledikten sonra, bu yapıların çoğunun en F halkasının aldatıcı özelliğinden kaynaklandığını anladık” dedi.

Cassini, 1997 yılında NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (AUA) ve İtalya Uzay Ajansı’nın ortak projesi kapsamında uzaya gönderildi. 2004’ten bu yana Satürn’ü inceleyen Cassini’nin görevi, 2017’ye kadar uzatıldı.

F halkasının gök bilimcileri şaşırtan son görüntülerini konu alan araştırmalar, bugün Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen European Geosciences Union toplantısında sunuldu.

http://www.ntvmsnbc.com

23 Nisan 2012 Pazartesi

ABD'ye göktaşı düştü

ABD'nin Nevada ve California eyaletleri arasındaki bölgeye göktaşı düştüğü                 bildirildi.

GÖKTAŞI
                      
  
Astronomlar, Nevada ve California eyaletleri boyunca uzanan geniş bir şeritte bir göktaşının neden olması ihtimali kuvvetli bir patlama sesi duyulduğunu belirtti.

Yerel saatle 08.00'deki patlamanın duyulmasının ardından emniyet kuruluşlarına iki eyalete yayılmış durumdaki Sierra Nevada sıradağlarının her iki yakasından telefonlar yağmaya başladığı kaydedildi.

Patlama, Nevada eyaletindeki Reno kentinden Winnemucca kentine ve California eyaletindeki Sacramento kentinden Bakersfield kentine kadar uzanan bölgelerde bulunan evlerin sallanmasına neden oldu.



Her iki eyaletten patlama olduğu sırada gökyüzünde büyük bir ateş topu izi görüldüğüne ilişkin bilgiler geldiği bildirildi.

Reno kentindeki Nevada Üniversitesi'ne ait Fleischman Planetaryumu'nda görevli Dan Ruby, gelen bilgilerin göktaşının Sierra sıradağlarının Reno kentinin güneybatısındaki kısmı üzerindeyken gökyüzünde parçalandığına işaret ettiğini söyledi.

Olay olduğu sırada bölgede deprem meydana gelmediği kaydedildi.





http://www.ntvmsnbc.com