Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2015 Perşembe

NASA'DAN İNCİLER


Bu "gif"i internette ilk gördüğüm zaman, bu kadar da ucuz montaj olmaz demiştim kendi kendime. Açıkçası 6 Mart 2015'de ilk kez görüntülenen bu gezgin dünyayı, ilk bakışta Ay'a benzetecek kadar da büyük bir hata yaptım. Ay'ın karanlık yüzünü kim uzaktan bakıp gözleyebilir ki?

Özellikle 21. yy'a bilimsel anlamda damgasını vuran en önemli yeniliklerin başında, tanımlanamayan cisim ve benzeri olguların kabul edilebilir düzeyde devletler aracılığıyla insanlara yavaş yavaş servis edilmeye başlandığı geliyor. Evet, yukarıdaki görüntü AY değil ve NASA tarafından yayımlanan Güneş Sistemimizin en küçük üyesi CERES'e ait bir görüntü. 


NASA, kendi sitesinde, insanların konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için bir anket bile hazırlamış: Bu uçuk, sıra dışı beyaz nokta da neyin nesi?

Ben en son baktığımda oylama son şekliyle şu şekilde idi:

%31 Buz Kitlesi
%10 Volkan
%10 Sıcak Su Kaynağı
%8 Tuz Yığını
%7 Kaya

%34 DİĞER!!!

ucurum

19 Nisan 2015 Pazar

Apollo ve Ay Yalanı




APOLLO VE AY YALANI

Tepemizde dönüp duran gökler
Büyücünün fanusu gibidirler:
Güneş bu fanus içinde lamba,
Biz de gelip geçen görüntüler.

Ömer HAYYAM (1048-1131)

Bazı insanlar için uzay macerası, diğer gezegenlere yolculuk ve bilim kurgu, hayatta en fazla heyecan verici noktaların başında gelir. Benim için de bu böyledir. Yıllar önce ABD’nin Ay’a hiç ayak basmadığı ile ilgili bir şeyler duyduğumda gülüp geçmiştim. Ne de olsa Ay oradaydı ve gitmek neden bu kadar zor olsun ki? Ancak daha sonra yılların birikimi ve araştırmaları insanı öyle bir noktaya getiriyor ki “bu yalan” ile tanışınca, diğer her şey artık yalanmış gibi geliyor.

Burada, ABD’nin Ay’a gidip gitmediğini tartışmayacağız. Çünkü gitmedi. Ama Ademoğlu’nun neden Dünya’nın yörüngesinden çıkamadığını anlatacağız. Her ne kadar yapabilsek de, bu durumu “Dini” kaynaklara değil “Bilim”e bağlayacağız.

Apollo ve Ay yalanı

ABD ve Sovyetler arasındaki uzay savaşı 1955 ile 1972 yılları arasını kapsıyor ve 84 doğumlu biri olarak sanki hala 20-30 yıl öncesine ait bir durummuş gibi geliyor ama dile kolay yarım yüzyıl öncesine ait bir olgu. Teknoloji ile görsel iletişimdeki olağanüstü gelişim ki bunu bu yarışa borçluyuz, 70ler 80ler 90lar diye nitelendirdiğimiz tarihe aslında 00lar ve 10lar dahi eklememizin gerekmesi, insanda tuhaf bir tat bırakıyor. Neyse lafı uzatmayalım. Bu yarışın temelinde aslında nükleer silahlanma vardı. Füze teknolojisi öyle güçlü ilerliyordu ki 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yaptığı teknoloji devrimini bu iki ülke devam ettiriyordu. Gerçi Atom Bombası ile ABD bayrağı eline çoktan almıştı. Ancak bu Soğuk Savaş’ta bir şeyler ters gidiyordu. Sovyetler hep 1 adım öndeydi!


Apollo ve Ay yalanı

Sovyetler, Ağustos 1957’de ilk uyduyu dünya yörüngesine gönderiyorlardı. Aynı yıl bunu bir köpekle gerçekleştiriyordu. Rusya bunu yaparken ABD’nin bir sonraki yıl sadece bir uyduyu 12 günlüğüne oturtmuş olması, halkını endişelendiriyordu. Endişenin kaynağı neydi biliyor musunuz? “Sovyetler bizi bombalayacak!” Komik geliyor değil mi? Biri bir teknoloji geliştirdi diye bir millet neden korksun? İnanın bugünün dünyasında bu gelişme kimsenin umurunda olmazdı ama başta da söylediğim gibi yarım yüzyıl öncesinin dünyası gerçekten çok farklıydı:



İngilizcesi olmayan arkadaşlar için videoda ne anlatıldığını kısaca özetleyeyim: “Sovyetler uzaya bir köpek gönderdi ve bizi bombalayabilirler, bir an önce onları geçmeliyiz yoksa hepimiz öleceğiz ve bütün dünya Komünist olacak!!!”. Şaka gibi ama gerçekten böyle düşünüyorlarmış.



 Peki, köpeğe ne oldu diye soranlara kötü bir haberim var, 6 gün sonra oksijeni bittiği için öldü. Evet, bir hayvansever olarak ve bir kedibesler olarak, hala içim cız eder, bile bile birini ölüme göndermek... Ancak 1960 Ağustos’unda Sovyetler bir canlıyı sadece yörüngeye göndermek ile kalmadı aynı zamanda sağ salim Yer’e indirmeyi de başardı. Sovyetler bunu gerçekleştirirken ABD daha yörüngeye meteoroloji uydusu göndermek ile meşguldü. Nisan 1961, Sovyetler ilk insanı uzaya gönderdi: Yuri GAGARIN. 1963’te ilk Kadın: Valentina TERESHKOVA. 1965 ilk uzay yürüyüşü: Aleksei LEONOV. Farkındasınız ki bunların hiç biri Amerikalı adı değil... Peki, ne oldu?



25 Mayıs 1961’de John F. Kennedy ki bu konuşmasından sadece 2 yıl sonra suikast ile öldürülecektir, Amerika Kongresi’nde bir konuşma yapar. Amerikan halkının endişelerini gidermek amacıyla yapılan bu konuşmada aynen şu cümleyi kullanır:

”First, I believe that this nation should commit itself to achieving the goal, before this decade is out, of landing a man on the moon and returning him safely to the Earth.”

Kısaca Türkçesi: ”Bu 10 yıl bitmeden, Ay’a sağ salim bir insan gönderip geri getireceğiz.”

Bir anlamda bu konuşma, yarışın adını koyar. Ay’a gidip gelen kazanır. Aslında iki taraf da bu yarıştan kazanacağını kazanıyordu zaten. Öyle bir teknolojik atılımın eşiğindeydiler ki futbol sahası büyüklüğünde bilgisayarlardan kişisel bilgisayar ve internete uzanan büyük bir devrimin gerçekleştirilmesinde rol oynuyorlardı. Kimsenin Ay’a gitmesine gerek bile yoktu!



1958 yılının başlarında Iowa Üniversitesinde James Van ALLEN önderliğinde bir ekip, Dünya’yı saran bir Radyasyon Kuşağı keşfetti. Van Allen bu kuşağa kendi adını verdi. Van Allen Radyasyon Kuşağı. Bu kuşak sayesinde Dünyamız dış uzayın zararlı etkilerinden korunuyor olduğu görüldü. Sadece Dünya değil, diğer tüm gezegenlerin benzer bir Radyasyon Kuşağı ile kendilerini korudukları gözlemlendi. Peki, bu kuşak olmasa idi ne olurdu? Basitçe hayat olmazdı. Canlı yaşayamazdı. Bu radyasyon kuşağı ile ilgili detaylı bilgiyi internette “Van Allen Radiatin Belt” olarak ararsanız bulabilirsiniz.


Uzay yarışı kızıştıkça ve hedefte Ay olunca bu radyasyon kuşağının geçilmesi gerekti. Ve sürpriz, diğer ilklerde olduğu gibi Sovyetler bunu da başardı ve Ay’a sonda göndermeyi ve hatta Ay yüzeyine bugün ABD’nin sözde Mars’ta yaptığı gibi bir robot gönderip inceleme yapıp geri dönmesini bile sağladı. Sovyetler’den sonra ABD de bunları başardı. Ancak Başkanlarının söylediğinin aksine, ABD, Soveyetlerin daha önce keşfettikleri bir şeyi keşfettiler. Değil bugün, 100 yıl sonra bile Ay’a insanla gitmek imkansız. Yarışı detaylı olarak incelerseniz zaten şunu görürsünüz, Ay ile ilgili Sovyet araştırmalarında hep öncü olmalarına rağmen söz konusu Ay olduğunda bırakın oraya inmeyi, yörüngesinden bile insan gönderme gereği duymamışlar. Hep robot göndermişler. Sonra bum! Yüzlerce saat daha fazla uzay uçuşu yapan Sovyetler robotlarla uğraşırken ABD, Ay’a ayak bastı. Tıpkı JFK’nin söylediği gibi üstelik o 10 yıl bitmeden!


 Dünya ile Ay arasına yaklaşık 30 (otuz) tane Dünya sığıyor. Van Allen Kuşağı ise dünyadan 2-3 Dünya kadar dışarı uzanıyor. Yani çapı büyük bir alan. Ama o alandan sonra Ay’a gitmek için 27-28 tane Dünya geçmek gerek. Yani Ay, bu alandan çok ama çok uzakta. Şu anki tüm uydu ve Uzay İstasyonlarının hepsi alçak dünya yörüngesinde gezinmektedir, yani Dünya’dan 1 Ay uzaklıkta bile değil. 1958’de keşfedilen ve sözde Apollo görevleriyle birlikte tam 7 (yedi) kez aşılmayı başarılan bu kuşağın tam olarak ne olduğunu anlamak için (!?) 30 Ağustos 2012’de NASA uzaya iki adet sonda gönderdi: The Van Allen Probes. Gözlemlenen neticeler ışığında MIT profesörleri tarafından kaleme alınan bir rapor hazırlandı:


Yapılan araştırmaya göre, bu kuşağın iç ve dış olmak üzere iki katmanın bilinen varlığı tekrar deşifre edilse de ek olarak iki kuşak arasında bir plazma çemberi deşifre edildi. Maddenin 4 hali vardır, katı, sıvı gaz ve plazma. Dünya’nın 12000 km dışında bulunan bu Plazma alanının önemi nedir? Plazma, basitçe gaz haldeki maddelerin manyetik kutuplaştırmaya bağlı doğrusal noktalarda oluşan fiziksel ve kimyasal reaksiyonun kontrollü etkileşim sürecine verilen genel ad.


Gaz ısındıkça, iyonlaşmaya başlar diyor yazıda. İyonize olma durumu da elektronun atomdan ayrılma durumu olarak özetlenmiş. Ayrıca plazmanın soğuk ve sıcak olabileceği de aklımızda kalması gereken bir diğer nokta. Plazma soğuk da olsa sıcak da olsa elektron sıcaklığı binlerce santigrat derecede bulunuyor. Yani sadece sıcak plazma değil soğuk için de bu geçerli. Bu kuşaktan geçen sadece alet edevat değil, radyo sinyalleri bile bazı sıkıntılar çekecektir. Şu an bilinen sıcağa dayanıklı elementin başında gelen Titanyumun erime noktası, 1700 derece. Uzaya çıkarken sürtünmeden oluşan sıcaklık yaklaşık 1000 derece. Plazma ise binlerce derece belki 3000 belki 10000... Apollo’nun parçaları ise 230 dereceye dayanıklı olarak geliştirilmiş. İyonosferden dönen radyo dalgaları ise cabası. Bırakın Van Allen ve onun plazma kuşağını, İyonosferden bile ilerisi için sıkıntı yaşanıyor. Bugün Rus bilim adamları, hala Radyo sinyallerini Plazmanın ötesine gönderebilmek için teknoloji geliştirmeye çalışırken ABD bunu 50 yıl önce başarmıştı. Bugün Rusların yaptığı bir araştırma sonucunda Plazma alanı bir anten görevi görebileceğinden ve dışarıdan gelen sinyallerin yakalanabileceğinden bahsederken, dışarıya sinyal göndermenin imkansız olduğundan bahsediliyor.

ORION PROJESI

ABD ve Sovyetler yıllar önce bunu keşfettiğinde Ay’a gidilmesinin imkansız olduğunu biliyorlardı. Ama şeytanın aklına gelmeyen Johnnylerin aklına geldi. Madem uzun bir süre zaten gidilemeyecek, o zaman gitmiş gibi yaparız! Aksini de kimse ispatlayamayacak. Sovyetlerin bu yemi yutması boş hayallere milyarlarca para akıtması ve iflasa sürüklenmesi, aslında gerçekten de bir bakıma yarışı ABD’nin kazandığı gerçeğini de ötelemesin.


Gelelim yazımızın asıl noktasına. Bugün Uzay Araştırmaları ile ilgili her hangi bir yerde konuyla ilgili iseniz zaten kimsenin Ay’a insan göndermediğini biliyorsunuz demektir. Bu yüzden artık bu sadece belirli bir seviyenin altındaki halk için bir yalan. Bu yüzden NASA da yayınlarında bazen açık açık gitmediğini deklare etmeye başladı.

Şu an NASA’nın en büyük projesi ORION projesi. ORION projesinde hedef Mars’a insan göndermek. Ancak Manifestosunu okursanız, en öncelikli sorunu tahmin edin ne? Evet, VAN ALLEN RADYASYON KUŞAĞINI AŞMAK!


Bu videonun ilkinde, ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu) görevlisi iki Astronotun ve daha sonra bir NASA mühendisinin NASA’nın kendi sitesinden yayınlanan iki videosu mevcut. Video kendini anlatıyor ancak İngilizce sorunu olanlar için detayını paylaşayım.

Videonun ilkinde bir soru soruluyor: “ISS görevini tamamladığında ne başarmasını umuyorsunuz” diye Cevap olarak adam açık açık şunu söylüyor: “Şu an sadece Dünya yörüngesinde uçabiliyoruz, ISS görevini tamamladığında dış uzaya açılabileceğiz, Mars’a hatta AY’a?! Bile gidebilmemiz mümkün olacak.” Canlı yayın işte insanın ağzından her şey kaçabiliyor.

Diğer bir videoda ise NASA mühendisi, NASA’nın önündeki en büyük engelin Van Allen olduğunu ve hala bu sorunu aşmaya çalıştıkları ve önlerinde uzun bir yol olduğundan bahsediyor. Allah Allah? 50 yıl önce siz değil miydiniz o alanı geçmeyi başaran?

Her Ay’ı gördüğümde içime bir heyecan doluyor. Bir gün evet, ben gidilemez demiyorum ama bir gün gerçek anlamda insanoğlu Ay’a gitmeyi başaracak ve televizyondan canlı yayında izleyeceğiz. Umarım bunu görecek kadar yaşarım çünkü bu yakın bir gelecekte olmayacak.


Derleyen “uçurum”

21 Ağustos 2014 Perşembe

Teksas Houston'da Ufo Heyecanı


Houston Teksas Ufo


"Birinde, bir dairesel "nesne" görünüyor. Bir başkasında ise etkileyici bulutların önünde bir nesne görünüyor. Yine bir başka dairede ise etkileyici bir ışık gösterisi sunuyor. Peki onlarca kişi tarafından farklı yerlerden kaydedilen ve uzmanlarca incelemeye alınan bu görüntülerin kaynağı olan Houston Teksas'ta kim olmak istemez ki?" 

Ufo In Texas

    
    Houston semaları boyunca görülen bu ışıklı parlak daire ne? Parlak, ışıklı ve oval görünümlü Ufo, neredeyse bütün şehir tarafından fotograflanırken, videoya da alındı. Houston'da yaşayan ve farklı yerlerden olayı gören twitter kullanıcıları heseplarından çektikleri görüntüleri paylaştı. Öte yandan uzmanlar görüntüleri hemen incelemeye alırken Houston Doğa Bilimlerinin Müzesi'nde Astronomi bölümü Başkan Yardımcısı olan Dr. Carolyn Sumners, “Buradaki zorluk, bu cismin başka ne olabileceğini bulabilmek. Uzaylıların geldiğini söylemek çok kolay” dedi. Teksas Houston'un KPRC Local 2 isimli yerel kanalda da videoları son dakika haberleri olarak yayınlanan haberle birlikte görüntülerin gerçek olup olmadığı halk oyuna sunuldu. 

KPRC Local 2



     
 


   Peki gerçekten bir Ufo bu hafta Tesas'ı ziyaret etmişmiydi? Dr. Carolyn Sumners "bu gerçek bir nesne gibi görünüyor" dedi ve ekledi, "bir çok insan tarafından farklı açılardan da resme alınmış, biz bu nesnenin nerede olduğunu ve gerçekte ne olduğunu açıklamaya çalışacağız. Nihayetinde bu tarihe ve de kayıtlara izah edemeyeceğimiz bir şey olarak geçecekse, bu gerçekten heyecan verici" dedi. 

Orjinal Kaynaktan Çeviri ve Haber Kaynaklarından Derleme Nilüfer ALKAN


11 Ağustos 2014 Pazartesi

2,6 Milyon Işıkyılı Uzunluğunda Hidrojen Gazı Köprüsü

Gökada kümelerini birbirine bağlayan dev gaz köprüsü yeşil renkte gösterilmiştir Rhys Taylor / Arecibo Galaxy Çevre Araştırması / Sloan Dijital Gökyüzü Araştırması İşbirliği
  

   Gökbilimciler ve öğrenciler 500 milyon ışık yılı uzaklıkta galaksiler arasındaki 2,6 milyon ışıkyılı uzun atomik hidrojen gazından oluşan bir köprü keşfettiler. Arecibo Gözlemevi, Porto Riko'da bulunan ABD Ulusal Bilim Vakfı ve bir radyo astronomi tesisinde bulunan William E. Gordon Teleskobu kullanılarak tespit edildi.


  Sonuçları Royal Astronomical Society isimli toplulukta bir makalede bugün yayınlanan habere göre;

Dr. Rhys Taylor, Çek Bilim Akademisi'nde araştırmacı-yazar konu ile ilgili olarak "Bu tamamen beklenmedik oldu "dedi. Biz sık sık bir çok galaksinin birbirine yakın olduğu yerde, galaksi kümeleri gaz akışları görürüz, ama ilk kez bu uzunlukta bir kümeyle karşılaştık. "
Humacao Porto Riko Üniversitesi'nden 2014 mezunu Roberto Rodriguez açıkladı, "Biz normalde galaksilerin içine gaz buluruz, ancak burada şaşırtıcı olan sadece gaz akımının uzunluğu değildir. Şaşırıtıcı olan gaz akımının 15 milyar Güneş kütlesindeki ağırlığıdır. Yani Samanyolu ve Andromeda galaksilerin toplamından daha fazla kütle!". Takım hala akımının kaynağını araştırıyor. Bir fikre göre büyük bir gökada geçmişte küçük gökada grubunun yakınından geçerek bir gaz köprüsünün oluşmasına ve uzamasına neden oldu. İkinci fikre göreyse büyük gökadanın içinden fışkıran gazın ileri doğru süzülmesini sağladı. Ekip hangi fikrin daha iyi olduğunu anlamak için Arecibo Teleskopu verilerini kullanarak bilgisayar benzetimlerine başvuracak.

   Keşif Arecibo Gökada Çevresi Araştırması projesi çerçevesinde 2008 ile 2011 yılları arasında 
 Arecibo Teleskopu ile alınan verilerin işlenmesiyle gerçekleşti.




Orjinal Kaynaktan Çeviri Nilüfer ALKAN

27 Mayıs 2014 Salı

Evrende Yalnız Mıyız?

Evrende Yalnız Mıyız

Gerçekten Evrende Yalnız Mıyız?

"Evet, ben de ben, ikna edebilecek tek bir olay bile yaşamadım ama bir çok insan gibi ben de evrende yalnız olup olmadığımızla ilgili araştırıp, hikayeler okuyorum. Ve merak ediyorum evrende yalnız mıyız?"

  Dünyada azımsanamayacak kadar büyük bir topluluk dünyamızın uzaylılar tarafından ziyaret edildiğini, bu ziyaretlerin hükümetler tarafından bilindiğini ve garip sebepler yüzünden açıklanmadığını biliyor. Dünyamız ve bu koskoca evren belki eşsiz ama  bu başka formlarda yaşayan canlıların olmadığı anlamına gelmiyor. Ve aksine teknolojinin uçsuz bucaksız sınırsızlığında olan varlıkların olduğunu düşünenler... Hatta dünya üzerinde hala çok büyük tartışmalara sebep olan başta piramitler gibi bir çok tarihi yerin o tırnak işareti ile belirtilen teknolojik varlıkların eseri olduğunu düşünen bilim insanları da belgesel kanallarının en bilindikleri arasında. 

    Burada sorulması gereken soru şu, nerede bu varlıklar? Neden bir görünüp bir kayboluyorlar? Neden tam zamanlı değil onlarla irtibata geçebilmek? Tabi bu sorulara çeşitli spiritüel oluşumların, çeşitli cevapları var. Ama insan oğlu şu an bu cevapların bilinemezliği yüzünden merak kavramına sürekli ama sürekli bağımlılık duyuyor. Düşünülenden daha karışık olduğu ve evrende evrimleşmemizin henüz net olarak açıklanamadığı düşünülecek olursa, çok bilinmezli bir denklemin içerisindeyiz. Kanal bilgileri, spiritüel oluşumlar, bilgi kitabı, evrendeki yolculuk için değişik ve güzel kaynaklar ama yine de evrendeki yalnızlığımızı gözlerimizle görebildiğimiz kalabalığa çevirebilecek sonuca sahip değiliz... Kitaplara, filmlere konu olan ve milyon dolarların akıtıldığı bir sektör halini alan soru hep ama hep akıllarda kalmaya devam ediyor, evrende yalnız mıyız?



13 Nisan 2013 Cumartesi

Bize en yakın yıldızda Dünya büyüklüğünde gezegen keşfedildi







Bize en yakın yıldızda Dünya büyüklüğünde gezegen keşfedildi.


   Üçlü yıldız sistemi olan Alpha Centauri bizden sadece 4.3 ışık yılı uzaklıkta. Sadeceden kastımız yaklaşık 40 trilyon km. Bir çok bilim kurgu yazarlarının da dikkatini çeken bu yıldız sistemi, Dünya benzeri bir gezegene ev sahipliği yaparak da astronominin kutsal kasesi durumuna gelmek üzere. Şili'deki Avrupa Güney Gözlemevi'nin yaptığı keşifte bulunan gezegen Alpha Centauri yıldızlarından "2" numaranın etrafında konumlanmış. Alpha Centauri Bb olarak adlandırılan gezegen şu ana kadar bulunan güneş benzeri yıldız etrafında dönen Dünya'ya en yakın gezegen oldu.





Alpha Centauri'de 3 yıldız bulunmakta. Bunlardan Proxima adı verilen yıldız Güneşimize göre oldukça küçük. Ancak A ve B adı verilen diğer iki yıldız Güneşimizin boyutlarına çok yakın. A biraz büyük olmakla birlikte B çok az küçük de olsa Güneşimiz boyutunda.







Keşfedilen gezegenin şu ana kadar ölçülebilen kütlesi de Dünyamızdan çok az fazla ve neredeyse eşit sayılır. Ayrıca Dünyamızla birlikte evrende bilinen en düşük kütleli gezegen bile denebilir. Yaşam olasılığı olsa dahi kendi yıldızına olan uzaklığı sadece 6,5 milyon km. Yani Merkür ile Güneş'in yakınlığının 10 katı ve Dünyamızın Güneş'e olan yakınlığının da 23 katı. Bu da söz konusu yıldızın Bb gezegeninin gökyüzünde bizim gördüğümüz Güneş'in 20 katı büyüklüğünde bir yer kapladığı anlamına geliyor. 500 kat daha parlak ve sıcak!



Orijinal kaynaktan çeviri: http://bilimvespiritualizm.blogspot.com/



11 Nisan 2013 Perşembe

Papoose Tuz Gölünde Saklanan UFO'lar

Papoose Tuz Gölünde Saklanan UFO'lar

"Papoose Tuz Gölünde Saklanan UFOlar"



   Robert Lazar, eski bir 51. Bölge çalışanı olarak kendini lanse edip, askeri alanda saklanan uzaylılardan bahsettiğinden beri ilgi konusu olmuştu. Lazar, geri mühendislikle ABD'nin nasıl bir teknoloji atılımını yaptığına dair şahitliğini paylaştığında heyecan doruğa çıkmıştı ancak arkasında duran kimse olmadı ve bir peri masalı gibi unutulup gitti. Acaba yıllar sonra bu masalı hikayeye çevirecek kanıtlar yüz üstüne çıkacak mı?

                                 



  1989 yılında Robert Lazar adında bir gölge figür 51. Bölge'de çalıştığını iddia ederek sırları deşifre etme adına KLAS-TV istasyonunda bir TV programına konuk oldu.

Peşi sıra yapılan röportajlarda Lazar, geri mühendislikle açığa çıkarılan teknolojilerin hikayesini bizimle paylaştı. Lazar'a göre ABD yıllar boyunca ele geçirdiği 9 farklı UFO'yu 51. Bölge yakınlarındaki Papoose Gölü civarında Sektör-4 (S-4) adında bir hangarda sakladı ve üzerinde bilimsel çalışmalar yaptı.







   


   Lazar konuşmalarında sıkça Zeta Reticuli yıldız sisteminden bahsetti ve bu sistemdeki uzaylıları 100.000 yılı aşkın süredir Dünya üzerinde deneyler ve çalışmalar yaptığını anlattı.

Lazar'ın bu açıklamalarından hemen sonra tüm ulusal yayınlarda kendine yer etti ama kimse onun gerçeği söylediğini ispatlayamazdı. Bu kadar az kanıta rağmen Testors adında bir model firması, Lazar'ın öncülüğünde 1/48 oranında küçültülmüş bir uçan daire yaptı.





  Google haritalarından önce Testors, Lazar'ın söylediklerine öyle inanmıştı ki, zamanında Rus Hükümetin'e bir fotoğraf için 2000 dolar vermeyi kabul etti. Dönemin en ünlü Uzay İstasyonu MIR de gereken, yaptı ve Papoose Tuz Gölü'nün uzaydan çekilmiş fotoğrafını çekip Testors ile paylaştı.





      Her ne kadar bu fotoğraf Lazar'ın söylemlerine bir kanıt oluşturmasa da sıradışı görüntüsü ile meraklılarını büyülemeyi başardı.




Daha sonra bir grup protestocu Greenpeace ile ortaklık yaparak Nükleer Silah Araştırmalarını protesto etmek için kendine mekan olarak Papoose Tuz Gölünü seçti. Gölün girilmesi yasak bölgesine girmeyi başaran gönüllülerden ise kayda değer bir rapor ise gelmedi.

Daha sonra ise Arkeolog Jerry Freeman göl bölgesinde 19 yy'dan kalan bir tren yolu hattını ortaya çıkarmak için göl etrafında bir inceleme yaptığında ise Hava Kuvvetleri tarafından engellendi.

Lazar ise bugün bir kimyasal ürünler şirketini yönetmekte ve amatör kimyacılara deney imkanları sunmaktadır. Zaman zaman çıktığı radyo programlarıyla da eski anılarını sevenleriyle paylaşmaya devem etmekte.



Orijinal kaynaktan çeviri: http://bilimvespiritualizm.blogspot.com/